Cinsel terapi ya da diğer bir ismiyle cinsellik terapisi, alanında uzmanlığa sahip psikologlar ve psikiyatristler tarafından uygulanan kognitif davranışçı ve psikodinamik tabanlı psikoterapilerdir. Bu terapide asıl amaç, cinsel sorunları hem bireysel hem de çift anlamında tam anlamıyla çözümünü sağlamaktır.
Cinsellik terapisi karşılıklı diyalog, paylaşım ve uzlaşmaya dayalı bir konuşma terapisi uygulamasıdır. Terapideki kişiler tıbbi, psikolojik veya kişisel sorunlarından hangilerinin cinsel yaşamlarında bir sorun haline geldiğini belirlemek için iletişim kurarlar.
Cinsellik terapistleri bu alanda eğitim almış lisanslı psikologlar, doktorlar veya psikiyatri uzmanlarıdır. Geçici bir danışmanlık hizmeti olarak kabul edilen cinsel terapi, nedene göre değişmekle birlikte genellikle 5 ile 20 seans arasında sonlanır.
Cinsel işlev bozuklukları veya diğer bir adıyla seksüel disfonksiyon, kadın veya erkek kaynaklı olabilmektedir. Kadın cinsel organı, kadının vücudunun hormonal yapısı, kadının kişiliği ve psikolojik durumu çiftlerin cinsel yaşamında oldukça etkili olabilmektedir. Bu başlık altında kadınla ilgili cinsel işlev bozukluklarından kısaca bahsedeceğiz.
Kadının cinselliği temelde beyinle başlar. Psikolojik olarak bir uyarılma meydana gelir ve sonuç olarak cinsellik görülür. Kadınlar için cinsel anlamda bu psikolojik hazırlığı da içeren 4 faz vardır. Bunlar; cinsel istek fazı, cinsel uyarılma fazı, orgazm fazı ve rezolüsyon fazıdır. Bu fazların tamamının doğru şekilde ilerlemesiyle cinsel işlev tam anlamıyla sağlanmış olur. 3. faz olarak bahsettiğimiz orgazm fazı her zaman yaşanmasa da başarılı cinsellik sağlanabilir. Kadın orgazm olmasa bile cinsel bir doygunluk ilişkiyi başarılı kılmaktadır. Şimdi bu aşamalarda meydana gelen kusurlarla oluşan kadında cinsel işlev bozukluğundan bahsedelim.
Kadında cinsel istek eksikliği veya yokluğu bu sorunun ana sebebidir. Bu sorun ilerleyen aşamalarda ilişkiden tiksinmeye kadar gidebilmektedir. Bu isteksizlik durumu kadınlarda erkeklerden çok daha sık görülmektedir. Öyle ki kadınlarda isteksizlik oranı %35 iken erkeklerde bu oran %15 kadardır. Kadında görülen isteksizlikte, kadın ya hiç tatmin olamıyordur ya da cinselliğe olan ilgisi zaman içerisinde azalmıştır. Cinsel istek bozukluğuna sahip olan kadınlarda orgazm olma ihtimali de düşer ve bu kadınlar çok nadiren orgazm olabilirler.
Cinsel isteksizliğin nedenleri kısaca; cinsel organa veya hormonal dengeye ait sorunlar, bazı ilaçlar, geçmişte yaşanan ve cinsellikle ilgisi olan bazı deneyimler, özgüven eksikliği, partnerle normal zamanlarda olumlu bir iletişim kuramıyor olmak, stres ve depresif ruh hali olarak sayılabilir.
Cinsel uyarı bozuklukluklarında temel sorun kadının ilişkiyi istemesine rağmen uyarıları yeterince alamamasıdır. Uyarıların alınamaması ilişki esnasında olması gereken klitoris sertleşmesi, vajina ıslaklığı, cinsel haz ve orgazmda eksiklikler oluşur. Kadın ilişkiye girse bile başarılı bir sonuç alamaz. Özellikle vajina ıslaklığının daha az olduğu durumlarda gerekli kayganlık sağlanamaz ve tahrişe bağlı cinsellikte ağrı oluşur. Cinsel uyarı bozukluklarında sebep bazı sistemik sorunlar, menopoz, hormonal bozukluklar, bazı ilaçlar ve cinsel isteksizlik olabilmektedir.
Cinsel ağrı bozukluğu, ilişki esnasında oluşan ağrılara verilen isimdir. Özellikle kadınlarda cinsel organda yapılan operasyonlar sonucunda sıkça bu sorunla karşılaşılmaktadır. Bunun yanında psikolojik temelli olarak ilişki esnasında partnerlerdeki uyumsuzluk da bunun nedeni olabilmektedir.
Cinsellik iki taraflıdır ve hem erkeğin hem de kadının aktif katılımı cinselliğin temelinde vardır. Az önce kadınlarla ilgili sorunlardan bahsetmiştik. Şimdi de erkeklerle ilgili cinsel sorunlardan bahsedeceğiz. Tüm detaylardan bahsetmek her ne kadar mümkün olmasa da genel bir inceleme yapacağız.
Erken boşalma, temel bir tanımlamayla erkeğin cinsel doygunluğuna erken ulaşmasıdır. Burada erkenden kasıt kadının cinsel doygunluğudur. Kadın ve erkeğin cinsel doygunluğa ulaşması ilişkideki en önemli kriterdir. Erken boşalma, tüm erkeklerin yüzde 40'ına yakınında görülebilen oldukça yaygın bir cinsel sorundur. Bazı erkeklerde zaman zaman olurken bazı erkeklerde tüm ilişkilerde olmaktadır. Erken boşalma hem kadında hem de erkekte fiziksel ve psikolojik olumsuz etkiler oluşturan bir problemdir.
Hem erkek hem de kadınlarda görülebilen bu durum da en az erken boşalma problemi kadar önemli ve hızlı çözülmesi gereken bir sorundur. Psikolojik veya sosyal birçok sebebe bağlı gelişebilen bu isteksizlik durumunun çözümü çift tarafından veya psikologlar tarafından bulunabilir.
Kliniklere yapılan başvurularda geç boşalma oldukça nadir bir sorundur. Genellikle kontrolü elinde tutmaya çalışan düzenli erkeklerde görülen bu durumun nedeni psikolojiktir.
Genellikle tıbbi sebeplere dayanmaktadır ve derhal uzman bir hekime başvurulmalıdır.
Cinsel ilişki sırasında penisin sertliğinin korunamamasıdır. Genellikle bu durumun sebebi psikolojiktir. Türkiye'de tüm erkeklerin %20'sine yakınında bu durumun olduğu bilinmektedir. Uzman bir psikologla görüşülmesi halinde sorunun çözülme ihtimali oldukça yüksektir.
Cinsel sorunlar psikolojik veya fiziksel yüzlerce sebebe bağlı olabilir. Bu sebeplere bağlı olarak kaliteli bir cinsel ilişki gerçekleşemez. Her ne kadar sebepler çok geniş bir başlık olsa da başlıca nedenlerden bahsedelim.
Çift Terapisi – Evlilik ve İlişki Problemleri Çözümü yazımız da ilginizi çekebilir.
Az önce kısaca değindiğimiz cinsel sorunların psikolojik ve çift içindeki uyumsuzluklarla alakalı olan kısımlarının çözümünde cinsel terapi kullanılmaktadır. Bunca soruna karşı tek bir terapi yöntemi olması beklenemez. Şimdi size 8 cinsel terapi türünden bahsedeceğiz.
Psikanalitik cinsellik terapisinde, bir kişinin bilinçsiz süreçlerinin farkına varmasına ve böylece anlaşılmaz olanı bilinçli deneyimler kadar erişilebilir hale getirmesine yardımcı olunur. Cinsellik terapisti danışana zihninden geçen düşünceleri ve hissettiği duyguları tarif etmesini söylerken, yargılamadan ve eleştirmeden sadece söylediklerini analiz eder. Cinsel terapi sırasında danışanın bilinçaltından kendisine ve başkalarına yönelik cinsel davranış kalıplarını ortaya çıkarır. Ayrıca, danışanın önceden önemli olan bu cinsel davranışlarının mevcut cinsel yaşamları için uygun olup olmadığını veya hala uygunsuz cinsel deneyimlere ve davranışlara veya cinsel işlev bozukluğuna neden olup olmadığını açıklar.
Adlerian Odaklı Terapi, birçok tekniği içermektedir. Adler'in teorisindeki en uygulanabilir yöntemlerden birisi düğme tekniğidir. Bu teknik, danışanda hoş ve hoş olmayan cinsel deneyimlerin ayrı bir portresini yapmaktan ve eşlik eden duygulara dikkat etmekten ibarettir. Bu teknikteki amaç, danışanın zihnindekileri kullanarak yaşamak istediği herhangi bir duyguyu kendi kontrolü altında yaşayabileceğini öğretmektir. Bu tekniği kullanan terapist, danışanın cinsel işlev bozukluğunu düşüncelerinin bir sonucu olduğunu ve bunu kendisinin sağladığını görmesine yardım etmeye çalışır. Bu yardım etme sürecinde terapistin hayal etme süreci kullanması muhtemeldir. Danışandan hoşuna giden bir anı veya bir cinsel olayı gözünde canlandırması istenir ve ardından uyandırılan duyguyu bulması, tanımlaması ve deneyimlemesi istenir. Danışan daha sonra acı, utanç, öfke gibi kötü duygularla oluşturulmuş bir an hayal eder ve bu duygunun ne olduğuna bakar. Anlatır ve bedeniyle deneyimler. Son olarak, danışandan deneyimlediği ilk istenen güzel duyguya dönmesi istenir ve terapist, danışanın neyi düşünmesi gerektiğini seçerek yaşadığını öğretir. Bu şekilde danışan, düşüncelerini yönlendirmeye ve hayatında hangi uyaranları dikkate alacağını seçme ve kontrol etme hakkına sahip olduğunu fark etmeye teşvik edilir. Başka bir deyişle, danışan istediği duyguları yaşayabileceğini, düşüncelerine odaklanarak öğrenir. Bu teknik, danışanın olumsuz veya olumlu deneyimlerini hatırlamayı seçebileceği bir düğmeye basmak gibidir.
Danışan odaklı cinsel terapide, cinselliğin önündeki en büyük engelin özellikle geçmişten kalma bir değer görememe olduğu düşünülür. Özellikle çocukluk çağından kalma olumsuz deneyimler, zor hayat şartları ve güncelde eşiyle arasındaki ilişkide sorunlar bulunması kişinin kendine olan güvenini de sarsar. Danışan odaklı terapide, kişi kendi kendinin uzmanı olarak görülür. Bu nedenle terapinin genelinde kendini keşfetme vardır. Psikolog bir yardımcıdır, fakat asla yargılamaz. Kişinin kendi kendine çözüme ulaşması için danışmanın sadece yol gösterdiği bir yöntemdir.
Temelde bu terapi türüyle bilinçle sorumluluğun alınması amaçlanır. Danışanın kendisini kurban gibi görmekten vazgeçmesi, ne yaptığının farkına varması ve alternatif yollar arasında seçim yapabileceğini görmesidir.
Bu terapi türünde beden bir zırh olarak görülür. Zırh içerisinde hapsedilen duygular vardır ve danışanın bu duyguları açığa çıkarması gerekmektedir. Gereksiz duygular bu duyguların açığa çıkmasıyla etkisiz kalması hedeflenir.
Duygu odaklı cinsel terapi, danışanlarda daha güvenli duygusal ağlar oluşturarak cinsel terapide değişimin kilidini bu şekilde kırmaları hedeflenir.
Sonuçtan ziyade sürece odaklanılan bu terapide, bireylerin birbiriyle uyum içinde ve birbirlerine zarar vermeden kendi seçimlerini yapabilmeleri için desteklemek temel amaçtır.
Bu teknikte cinsel sorunların konuşularak ve cinselliğin uygulanmasındaki bazı değişikliklerle çözülebileceği savunulmaktadır.
Cinsel işlev bozukluklarında terapi birçok farklı şekilde olabilmektedir. Bu tarz sorunlarda asıl önemli olan tanının konması ve sonrasında nasıl bir terapi süreci gerektiğinin tartışılmasıdır. Cinsel terapi çoğu cinsel işlev bozukluğunda etkili olabilse de bazı durumların sebebi daha çok tıbbi sorunlar olabilmektedir. Cinsel işlev bozukluğunda sebebe bağlı olarak ilaç kullanımı, psikolojik yani cinsel terapi ile çözümler ve tıbbi ameliyatlar çözüm olabilmektedir.
Cinsel sorunların düzelmesi kişinin yaşamını oldukça olumsuz etkileyecek birçok soruna yol açabilir. Hem kadın hem de erkek bu cinsel problemlerden etkilenmektedir ve bu da birçok çift için aile içinde mutsuzluğa neden olmaktadır. Cinsel sorunlar toplumun çoğu için önemsiz gibi görünse de kişilerin ruh hallerinde ciddi etkiler bırakabilir. Bu etkilere bağlı olark çiftin hem ilişkileri hem de iş hayatları etkilenebilir. Bunun yanında, özellikle çocuk sahibi olan çiftlerde çocuklar da bu durumdan kötü etkilenmektedirler.
Cinsel terapide sorun her ne olursa olsun ilk olarak bir cinsel öykü alınır. Bu aşamadan sonra danışanlara ufak bilgilendirmeler yapılır. Cinselliğin anatomisi ve fizyolojisinden bahsedilir. Daha sonra danışman sorunu tespit eder ve buna yönelik bir çözüm yolu belirlenir. Terapi metodunun belirlenmesinde ve gelecekte izlenecek yol konusunda danışan ve danışman ortak kararlar almaktadır. Terapide evde uygulanabilecek cinsel egzersizler de verilebilmektedir.
Cinsel terapi çift halinde de uygulanabilmektedir ve hatta çift halinde uygulanan cinsel terapi uygulamaları daha başarılı sonuçlar verebilmektedir. Çift halindeki cinsel terapide hem erkek hem de kadınla ilişkideki olumsuzluklar ve engeller hakkında konuşulur. Çiftin ilişkiyi anlaması, ilişkideki problemleri çözmesi ve ilişkideki memnuniyetin devamını sağlaması için terapist tarafından destek verilir.
Cinsel terapi süresi oldukça değişkendir. Kişinin durumuna bağlı olarak seanslar haftalık veya 15 günlük olarak yapılabilir. Danışanın verilen evde cinsel egzersiz uygulamalarını uygulamasına ve bu terapiye olan motivasyonuna bağlı olarak terapinin ilerleyişi de farklı olmaktadır. Cinsel terapi, çiftin normal cinselliğe kavuşmasıyla son bulacaktır. Dolayısıyla terapinin uzunluğu çiftin motivasyon ve istekliliğine doğrudan bağlıdır.
Cinsel terapi, cinsellikle alakalı bir problemle gelen kişilerde cinsel sorunlar hakkında bilgili psikiyatristler ve psikologlar tarafından yapılmalı, sorun tamamen çözüldükten sonra süreç sonlandırılmalıdır. Örneğin, erken boşalma danışanlarına yönelik cinsel terapi sonlandırıldığında sorunun tekrarlama olasılığı düşüktür. Ancak eksik veya yarım kalmış cinsel terapilerde cinsel sorunlar tekrarlayabilir. Terapiye yeniden başlandığında kişinin başarısızlık hissi ve buna bağlı gelişen depresif ruh hali sebebiyle süreç uzayabilir. Bir diğer örnek olarak; sertleşme problemi öyküsü olan ve terapi görmüş kişilerde, bu sorun diyabet veya kardiyovasküler sorunar gibi fiziksel problemler nedeniyle sonraki yaşamlarında tekrar ortaya çıkabilir.