Klinikte çoklu kişilik bozukluğunun hafif-orta düzey formu ve narsistik kişilik bozukluğu ile çok karıştırılır. Benzer belirtiler göstermekle birlikte, sevgi ve ilgi bağımlılığı, yoğun terk edilme kaygıları ve bu kaygılarla birlikte dramatik yoğun dürtüsel davranışlar (rastgele cinsel ilişki, alkol-madde kullanımı, kontrolsüz alışveriş davranışları) yaşanır.
Disosyatif kimlik bozukluğuna sahip kişilerin büyük bir kısmı borderline özellikler gösterebilirler. Her iki problem için de psikoterapi ile kalıcı iyileşme sağlanır. Borderline kişilik bozukluğunun iyileşmesinde 30 yıldır etkin olarak kullanılan ve klinik çalışmalarla etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış Aktarım odaklı psikoterapi Uzman Klinik Psikolog Özkan Yiğit tarafından uygulanmaktadır.
Kişileri ve kurumları çok hızlı yüceltip göklere çıkarma ve aniden değersizleştirip yerin dibine sokma eğilimleri görülür. Sevgi açlığı ve muhtaçlığına eşlik eden tatmin edilmesi güç bir ilgi arzusu vardır. Bu sevgi açlığı ve muhtaçlığı, bazen kişinin istemediği şeyleri bile yapmasına ya da kendisine yaptırılmasına sebep olabilir.
Gerçek terk edilmeye karşı çılgınca tepkiler verildiği gözlemlenebilir, hayali bir terk edilmeye karşı bile hassasiyet mevcuttur. Suçlu hissedişle birlikte, suçlu hissettirme ve suçlama eğilimi yüksek olabilir. Reddedilmeye karşı yüksek hassasiyetle birlikte, aşırı can sıkıntısı, anlık ruh hali değişimleri, karmaşık ve kaotik bir iç dünyaya sebebiyet verir.
Cinsel yaşamları oldukça hareketlidir. Sık partner değiştirebilirler. Cinsel eşlerine büyük bir tutkuyla bağlanır ve terk edilme korkusu içinde davranırlar, ancak tutkuları küçük bir olayla nefrete dönüşebilir.
Aşağıdaki belirtilerden beşinin veya daha fazlasının olması gerekir. Genç erişkinlikte başlayan ve değişik koşullarda ortaya çıkan, kişilerarası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin dürtüsel davranışların olduğu sürekli bir örüntüdür.
Borderline Kişilik Bozukluğunun Aktarım Odaklı Psikoterapi İle Terapisi başlıklı makale ilginizi çekebilir.
Borderline kişilik bozukluğunda bireyin hayatında kişisel, sosyal ya da ekonomik düzeyde çeşitli problemlere yol açabilecek davranışlar söz konusu olabilir. Genellikle söz konusu davranışların ergenlik döneminde kendini göstermeye başladığı bilinir. Bu nedenle davranış örüntüsündeki değişimin çevre tarafından da dikkatlice gözlemlenmesi gerekir. Borderline kişilik bozukluğu genel anlamda süreklilik gösterir. Fakat asıl sorun, söz konusu kişilerin bu davranışlarını çoğu zaman normal olarak görmeleridir.
Bundan dolayı da bu kişilik bozukluğunu yaşayan bireyler nadir şekilde terapi sürecine dahil olur. Borderline kişilik bozukluğunun varlığının ortaya çıkması sonrasında anlaşılabilmesi için çevresinde yer alan insanların doğru yönlendirmeleri büyük önem teşkil eder.
Borderline kişilik bozukluğuna ilişkin belirleme, ancak ruh sağlığı profesyonellerince konulur. Öte yandan dürtüsel davranışlara sahip olmakla beraber sosyal ilişkilerinde problemler yaşayan bireylerin de psikoloğa başvurmaları ve görüş almaları önerilir.
Borderline kişilik bozukluğu problemi, bireyin hem kendi hem de diğer insanlara dair düşünme şeklini olumsuz yönde etkileyen psikolojik bir bozukluk olarak kabul görür. Bu mental problemle beraber kişiler davranışlarını ya da duygularını yönetemeyecek düzeye gelebilir. Fakat her ne olursa olsun, yukarıda da söz ettiğimiz üzere kişiler genellikle bu sorunlarına dair bir farkındalık oluşturmakta zorlanırlar. Çünkü onlar için bu davranışlarının pek çoğu normal gelebilir.
Duygularını aşırı uçlarda yaşama, terk edilme ve reddedilmeye aşırı duyarlılık ve terk edilmeden önce kendisi terk etmesinin yanında bu korkular içerisinde uzun süre bir partner ilişkisi içerisine girmekten kaçınmak ya da partnere yapışma eğilimleri ve her zaman kendisini terk edebilme / kendisinin terk etme ihtimali yüksek olan güvensiz ilişkileri tercih etmek, kendisine kötü veya sadistçe davranan eziyet eden insanlarla ilişkilenmeye çalışmak gibi tutumlar, sonucunu hesap etmeden kendini anlık olarak iyi hissettirecek ve rahatlatacak eylemlerle kötü duygulardan kaçınma davranışları (rastgele cinsellik, alkol-madde, kontrolsüz alışveriş, suçlayıcı öfke patlamaları ve tehlikeli davranışlar) kişinin kendisinde borderline kişilik bozukluğunun varlığını düşünmesini gerektirebilir.
Bazen de kendilerine ne olursa olsun çok iyi ve hoşgörülü davranan ve kendisini ne yaparsa yapsın terk etmeyen tutarlı bir partner, kişinin kendisinde ve ilişkilenme biçiminde tutarsızlık olduğunu fark etmesine sebep olabilir. Bununla birlikte genelde kişiler belli bir yaştan sonra arkadaşları, dostları yuva kurup tutarlı bir süreğenlikte yaşamlarını sürdürürken, kişinin kendisinin her seferinde kendi ayağına kurşun sıkacak davranışlarla yaşamını alt üst etmesi ve neden bende artık “akranlarım veya diğer insanlar gibi; iş, partner/evlilik, arkadaşlık gibi çeşitli sosyal ve duygusal romantik konularda düzen ve sürekliliği sağlayamıyorum” gibi nedenselliklerde kıyaslamalar yapması kişinin kendisinde var olan bazı sınır durum hallerini farketmesi ve bu anlamda destek alması için bir sinyal olabiliyor.
BKB şeklinde de bilinen Borderline kişilik bozukluğu problemi, dünyanın pek çok bölgesinde sıklıkla karşılaşılan bir problemdir. Resmi rakamlara göre toplumda görülme sıklığı %2 civarındadır. Diğer yandan terapi süreçleri devam etmekte olan danışanlar özelinde bu oran %10 şeklindedir. Ayrıca terapi süreçleri devam eden tüm kapsam değerlendirildiğinde bu oran %20’lere çıkabilmektedir. Tüm kişilik bozuklukları içerisinde borderline kişilik bozukluğu görülme oranı da %25-29 civarındadır.
Yapılan kapsamlı bir araştırmaya göre her 100 yetişkinden 2 tanesinde borderline kişilik bozukluğu problemine rastlanmakta olduğu görülmektedir. Öte yandan genel düzeyde, kadınların bu bozukluğu yaşama olasılığının erkeklere kıyasla 3 kat daha fazla oluşu, yine bu araştırmanın bir başka sonucudur.
Borderline kişilik bozukluğu problemlerinde uygulanması gereken en etkili yöntemin psikoterapi olduğu kabul edilir.
Bu süreçte bireyin savunma düzenekleri, psikolojik travmaları, düşünce kalıpları, duygu regülasyonu, değerler, süperego değerleri ve motivasyonları, anlam dünyası, şemaları, nesne ilişkileri, kendini-ötekileri, dünyayı algılama biçimleri, ruhsal modları, içsel çocuk ego durumları, bilinçdışı çatışmaları, nesne ilişkilerinin birbiri ile çatışmaları, nesne ilişkilerinin bilinçdışı ile çatışmaları ve nesne ilişkilerinin süperego ile çatışmaları terapötik ortamda tekrar tekrar ele alınarak uzun süreli psikodinamik terapilerle iyileştirme sağlanır. Duygu durum bozukluklarını ya da dürtüsel davranışları iyileştirmek adına pek çok teknik uygulanabilmektedir.
Ayrıca borderline problemi ile beraber görülmekte olan depresyon, alkol problemi, kişinin kendine zarar vermesi, madde bağımlılığı vs durumlar da terapinin düzeyini ve sürecini belirlemektedir. Terapilerde amaç, bireyin yeniden sosyal yaşamla uyum içinde yaşayabilmesine, duygu regülasyonunun sağlanmasına, süregen boşluk hissinin azalmasına, kişilerarası, aile ve partner ilişkilerin düzelmesine, kendine doğrudan ya da dolaylı yoldan zarar verici davranışlarının azalmasına ve zihnen özgür, doyumlu, görece stabilite sağlanmış bir yaşam sürmesine yardımcı olmaktır.
Borderline kişilik bozukluğu terapisi özel durumlar haricinde oldukça uzun süreçli olabilmektedir. Terapi süreci en önemli opsiyon olarak değerlendirilir.
Tecrübeli ve yetkin bir psikoterapist, danışanı uzun süre kontrol etmek durumundadır. Yaşanan travmaların derinliği, kendilik ve nesne ilişkileri arasındaki algısal çarpıtmaların yoğunluğu, kullanılan ilkel ve yüksek düzey savunma mekanizmalarının durumu ve represyon bariyerinin bastırma işlevlerini ne kadar iyi yerine getirdiğine bağlı olarak terapi süresi değişkenlik göstermektedir. Bu nedenle kişinin özel hikayesi, en önemli belirleyici faktördür diyebiliriz. Madde ve alkol bağımlılığı, intihar eğilimi, kişinin kendine zarar vermesi gibi durumlarda ise süreç daha uzun olabilir. Ancak bu konudaki en doğru süreci psikoterapist, danışan öyküsü, eşlik eden faktörleri değerlendirerek belirleyebilir. Yüksek işlevli borderlinelarda ortalama terapi süreci 2 ile 4 yıl arasında değişirken, düşük işlevli alt düzey borderlinelarda bu süre 6 yıl veya daha fazla uzayabilmektedir.
Diğer kişilik bozukluğu problemlerinde olduğu gibi borderline kişilik bozukluğunda da yaşam kalitesi ne yazık ki son derece olumsuz yönde etkilenir. Kişiler sosyal yaşamın hemen her alanında çok ciddi problemlerle karşı karşıya kalır. Özellikle de probleminin farkında olmayan bireyler için bu etkiler daha da büyümektedir. Borderline kişilik bozukluğuna sahip kişiler, sıklıkla iş değiştirmek durumunda kalabilir ya da işini kaybedebilir.
Eğitim sürecini yarıda bırakabilir, ilişkilerinde yıpratıcı davranışlar sergileyebilir, kendine dooğrudan veya dolaylı yoldan zarar vermeye başlayabilir, sık sık anlaşmazlık yaşayabilir, intihar teşebbüsünde bulunabilir. Tüm bu sonuçlardan da anlaşılacağı üzere borderline, yaşam kalitesini oldukça olumsuz bir şekilde etkiler. Tüm bu nedenlerden ötürü terapi süreci daha da önem kazanmaktadır.
Borderline kişilik bozukluğu uzun süren psikoterapi yöntemleri ile çözüme ulaştırılabilir. Borderlineın kolay bir bozukluk olmadığını bazen yıllar sürebilen terapilere ihtiyaç duyulabileceğini belirtmeliyiz. Borderlinea dair araştırmaların her sene derinlik kazandığını düşündüğümüz zaman, günümüzde bu bozukluğa sahip kişilerin görece daha şanslı olduklarını hatırlatmalıyız. Danışanın aile hikayesi ve desteği, psikogenetik faktörler, yaşam biçimi, terapiye yaklaşımı, terapiye istikrarlı devamlılığı vs. tekrarlama riskini etkiler. Terapiye başladıktan sonra mutlak iyileşmeler başlar, ancak borderline kişilik bozukluğuna sahip olan kişilerin bazen geçmişteki sınır hallerine, kontrolsüz davranışlarına özlem duyarak ya da terapi sürecinin duygusal yüküne katlanamayıp her zaman eğilimli oldukları anlık iyi hissetme ve iyi duygularda kalma eğilimlerine girerek terapiyi bırakma veya ara verme durumları olabilmektedir. Bu durumları dışarıda bırakabilen, özverili bir terapi sürecine sebad ederek devamlılığı sağlamak oldukça yüz güldürücü sonuçlar alınmasına ve tekrar olmamasına hizmet eder. Kişi daha önce hiç farkında olmadan yaptığı davranışları artık daha büyük farkındalıklarla yapmaya başlar ve kontrolü kaybetmeden sıklıkla kendini yakalamaya başlar. Terapiyle birlikte ilerleyen süreçte yaşamının ve davranışlarının sorumluluğunu almaya başlayabilen kişinin zihnen psikolojik yaşının büyümesi bu tekrarların önüne geçer.
Borderline kişilik bozukluklarında çevrenin yaklaşım biçimi son derece önemlidir. Zira terapi sürecindeki olumlu ilerleme, büyük ölçüde çevrenin bilinçli olması ile mümkün olabilir. Bu kişilik bozukluğu hakkında farkındalığı yüksek bireyler, kişiyi terapiye yönlendirmelidir. Kişilik bozukluklarında öz farkındalık düzeyi genel olarak zayıf olabilmektedir.
Bu noktada aileye ve çevreye büyük görevler düşmektedir. Eğer erken terapiye yönlendirilmezse; anksiyete, yeme bozuklukları, uyku düzensizliği, depresyon, madde bağımlılığı, rastgele cinsel ilişkiler sebebiyle cinsel problemler, bipolar ya da dikkat dağınıklığı gibi problemler de ortaya çıkabilmektedir.
Borderline kişilik bozukluğuna sahip bireylerin ailelerini suçlama eğilimleri oldukça yüksektir. Ailenin bu kişi için her ne kadar canı yansa ve üzülse de büyük bir çaresizlik ve umutsuzluk içerisinde yaşamın içinde savrulmasına çoğunlukla elinden bir şey gelmeksizin seyirci kalır ve hem kendilerini hem diğer aile üyelerini hem de bozukluktan muzdarip bireyi suçlama eğilimlerine girerler. Bazı aileler ise kontrol amaçlı kısıtlayıcı tedbirlere hatta şiddete başvururlar, fakat bunların hiç birisi bu problemin düzelmesine hizmet etmez.
Bu problem konusunda farkındalığı oluşmuş olan aile üyesinin yapacağı yegane şey bu kişinin bu sorunu ile ilgili uzun süreli bir psikoterapi sürecine girmesine aracılık etmektir.
Bu bozukluktan muzdarip yetişkin kişinin terapiye tamamiyle kendi isteğiyle müracaat etmesi ve devam etmesi terapinin temelini oluşturur. Bu sebeple aile bireyi kişinin terapiye başlamasına veya terapiyi finanse etmeye aracılık edebilir, ancak terapinin sürmesi kişinin kendi sorumluluğunda olup terapiye istekli olmayı gerektirir. Bu nedenle kişileri zorlamak ve çekiştirerek uzmana götürmek yerine kişilik bozukluklarıyla çalışma konusunda uzmanlığı bulunan bir terapistle “düzenli bir terapiye devam etmeleri konusunda motive etmek ve desteklemek” daha önemlidir.
Kimlik karmaşası, kendinize zarar verme olasılığı davranışlar, bir kişiyi aşırı önemseme ya da tam tersi yerin dibine sokma, tutarsız davranışlar sergileme gibi tutumlarınız var ise sizde borderline kişilik bozukluğu olabilir. Veya bir intihar düşüncesi, uzun süren kaygı, kendini değersiz ya da boşlukta hissetme, sürekli öfke hissetme gibi problemler varsa borderline terapisi almak üzere bir uzmana danışmanızda fayda var.
Borderline kişilik bozukluğu çözümü olmayan bir konu değildir, borderline konusunda uzman bir psikolog tarafından terapiler görmeniz halinde bu sıkıntınızı çözmeniz mümkündür. Borderline konusunda uzmanlaşmış Psikoterapist Özkan Yiğit ile bu sıkıntının üstesinden gelebilirsiniz.
Yaşam kalitenizi oldukça düşüren, sizi yaşam alanınızda sıkıntıya sokan borderline kişilik bozukluğu terapisi konusunda çözüm arıyorsanız Psikolog Özkan Yiğit’e danışmanızı öneririz. Uzmanlık alanlanlarından biri olan borderline konusunda size hem ön bilgi hem de danışmanlık yapmak için Özkan Yiğit’in iyi bir psikolog seçimi olduğunu belirtebiliriz.
Bedenimi Başkası Kontrol Ediyor - Borderline ve Dürtü Kontrolü Zayıflığı yazımızı da inceleyebilirsiniz.
Psikolog Özkan Yiğit İstanbul merkezli çalışma adresinde borderline kişilik bozukluğu terapisini bilimsel yöntemler ile başarı ile uygulamaktadır. Borderline terapisi ile ilgili bilgi ve randevu almak için bize ulaşın.
Yasal Uyarı: Bu yazı ile birlikte bu web sayfasındaki yazılı metinlerin tamamı tıbbi teşhis bilgisi, tıbbi tedavi bilgisi veya tıbbi önerme içermez. Psikoterapiye kabul için psikiyatri hekim yönlendirmesi talep edilebilir.
Psikodinamik Psikoterapi yazımızı da inceleyebilirsiniz.