Bağımlı Depresif Kişilerin Cinsel Yaşamları

Bağımlı Depresif Kişilik Bozukluğu Nedir?

Kişilik, bireyin kendine özgü ve diğer insanlarla ortak olan aynı zamanda bireyi diğer insanlardan ayıran görece stabil özelliklerin bütününe denir. Bu özellikler zihinsel, duygusal ve davranışsal olarak kişiyi kendi iç dünyasına ve dış dünyaya karşı uyum sağlamasını sağlayan özelliklerdir. Kişilik bozukluğu ise kişinin diğer insanlara uyum sağlamasını, çevre ile ilişkisini olumsuz etkileyen ve kişinin hayatına sıkıntı veren kökleşmiş kişiyi kısır döngülere sokan ilişkilenme biçimi örüntüleridir. Kişiliği doğum ile gelen mizaç özellikleri, genler ilk belirleyiciler olarak belirler.  Başat genler insana kalıtım ile aktarılır ve kişiliğin oluşumunda etkili olur. Fakat sadece kalıtım değil çevre, bakım verenlerin tutumları ve bağlanma stilleri de de bireyin kişiliğinin oluşmasında etkilidir. Bunlardan en önemlisi ebeveynlerin çocukluk döneminde çocuğa karşı gösterdiği, aşırı gösterdiği veya göstermeyerek ihmal ettiği tutumlardır.

Çocukluk döneminde aşırı koruyucu ve kollayıcı, çocuğa hiç sorumluluk vermeyen, özerklik tanımayan ve çocuğun her ihtiyacını kendisi karşılayan ebeveyn tutumu zamanla kişiliğin bozulmasına sebep olmaktadır. Aynı zamanda otoriter ailelerin baskıcı ve zorlayıcı tutumu veya tutarsız ailelerin davranışları çocukların zamanla kişiliğini tahrip etmeye başlar. Ebeveyn tutumları sebebiyle kendine sorumluluk verilmeyen ya da aşırı baskıya maruz kalan bu çocuklar aynı zamanda kaygılı olmaktadır. Çocuğun hayatına yayılan bu kaygı durumu spesifik olarak bakıldığında ayrılık kaygısı ile kendini gösterir. Bu ebeveyn tutumları ile büyümüş ve daha küçük yaşlarda kaygı tohumlarının atıldığı çocuklar ileriki yaşlarında bağımlı kişilik bozukluğuna sürüklenmektedir.

Bu bağımlı kişilik özellikleri ile büyüyüp erişkin hale geldikleri zaman kendilerine ilişkin hiçbir sorumluluğu almak istemeyen ve hep üzerine düşen görevleri başkalarının yapması için çaba gösteren kişiler yetişmektedir. Bağımlı kişiliğe sahip bireyler basit bir kararı vermek için bile başkalarının onayına ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, başkalarının onayını ve desteğini yitirmekten aşırı derecede korkarlar. Bağımlı kişiliğe sahip bireyler aile ve arkadaş çevresi içerisinde geçen konularda onaylamadıkları bir düşünce ve davranış gerçekleştiği zaman fikirlerini söylemekten kaçınırlar. Karşı tarafın onayını ve desteğini kaybetmemek için onların kendisine kötü muamele yapmasına ses çıkarmazlar ve kendilerini zarar görmeye açık hale getirirler. Çevresindekileri kaybetme korkusu ile karşı tarafın her isteğini yerine getirmeye çalışırlar. Aklına ve mantığına uymayan aykırı düşünce ve davranışları sırf karşısındaki insanı mutlu etmek adına yapmaktadırlar.

Bağımlı kişilerin bir diğer özelliği ise yalnız kalma korkusudur. Bu nedenle hayatında bulunan annesi ve babasını, eşini, arkadaşlarını kaybetmekten aşırı derecede korku duyarlar. Yalnız kalma endişesi ile birey sürekli zihninde oluşan olumsuz düşünceler ile baş etmek zorunda kalır. Karşı tarafın ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyarak sürekli kendi ihtiyaçlarını geciktirmeye başlar. Bir kişiyi sevdiği zaman ve aşık olduğu zaman o kişiyi hayatının merkezine koymaktadırlar. Karşı tarafı mutlu etmek adına kendinden tavizler vermektedirler. Ayrılıkların ardından ise aşırı derecede yıkılmaktadırlar. Yalnız kalmaktan korktukları için hemen kendine destek verecek kişiler ararlar ve kısa zamanda yeni bir ilişkiye başlarlar. Bağımlı kişiliğe sahip bireyler özgüvenleri az, kötümser ve eleştirilere karşı aşırı duyarlı kişilerdir. Bu sebeple, hem kişinin hem çevresindeki kişilerin son derece olumsuz etkilendiği bir durumdur.

Bağımlı kişilik özelliklerini engellemenin en iyi yolu ebeveyn tutumlarının sağlıklı olmasıdır. Çocukluk döneminde gelişim dönemlerine göre uygun sorumluluklar verilmesi ve o sorumlulukların yerine getirilmesinin istenmesi gerekir. Aşırı koruyucu ve kollayıcı ebeveyn tutumuna sahip aileler çocukların sorunlarını onlar yerine çözmemeli ve okuldaki problemleri, arkadaşları yaşadığı olumsuzlukları çocuğun kendisinin çözmesine müsaade etmesi gerekir. Çocuğun kişiliğinin daha özerk gelişmesine fırsat verilmesi gerekir. Bağımlı kişilik özelliğine sahip bireyler için yapılması gerekenlerden biri kişinin kendine olan güveninin sağlanması, kendi başına da yaşayabileceğini ve daha anlamlı ilişkiler kurabileceğinin öğretilmesidir. 

Bağımlı Depresif Kişilerde Sık Görülen Problemler Nelerdir?

Bağımlı depresif kişilik bozukluğu problemi yaşayan bireylerin toplum içindeki durumları çeşitli araştırmalara konu olmuştur. Yapılan araştırmalarda kişilik bozukluğu daha çok erkeklerde görülen bir problemken bağımlı depresif bozukluğunun daha çok kadınlarda görüldüğü sonucuna ulaşılmıştır. Genel olarak bakıldığında bağımlı depresif kişilerde sık olarak rastlanan problemler şu şekildedir:

  • Boşanmış olma
  • İşsiz olma
  • Yalnız olma
  • İlaç bağımlılıkları
  • Madde kullanımı
  • Alkol Bağımlılığı
  • Çekingen mizaç
  • Sessiz ve içe kapanıklık
  • Görüş ve düşüncelerini belirtmeme
  • Sürekli onay alma ihtiyacı
  • Karşısındaki insanın hayatının merkezinde olmak isteme

Bağımlı Depresif Kişilerin Cinsel Yaşamları

Bağımlı Depresif Kişilerin İlişkileri ve Cinsel Yaşamları 

Bağımlı Depresif kişiliğe sahip bireyler ilişkilerinde karşı cinse karşı aşırı bağımlıdırlar. Partnerine kendini adayan bağımlı kişiler kendi duygu durumlarını, ihtiyaçlarını yok sayarak karşı tarafı mutlu etmeyi kendilerine görev edinirler. Yalnızlığın verdiği acıtıcı duyguları yaşamamak için her türlü probleme katlanırlar. En büyük korkuları yalnız kalmak olduğu için partnerinin kendilerinden beklediği her isteği yapma eğilimi gösterirler. Bağımlı depresif kişiliğe sahip bireyler için en önemli kriter ilişki halinde olduğu insanın kendini terk etmemesidir. Eğer bir ayrılık söz konusu olursa biten ilişkinin boşluğunu başka bir ilişki ile doldurmak istedikleri için hemen yeni bir ilişkiye başlama isteği duyarlar. Bu sebep ile fiziksel, duygusal ve cinsel istismara kendilerini açık hale getirirler. Terk edilmemek için her türlü kötü muameleye, davranışa ve aşağılanmaya maruz kalmaktadırlar. 

Bağımlı kişiler daha çok ebeveynleri gibi dominant karakterleri hayatına alırlar çünkü çocukluğunda beri maruz kaldığı anormal durumlar çocuğun normali haline gelmiştir. Dominant karaktere sahip eşin pasif bağımlı bir eş ile karşılaşması tencere ile kapak uyumuna benzer. Bu özelliğe sahip iki yetişkinin birbirinden ayrılması oldukça zordur. Biri ihtiyaçlarını karşılayacak narsist bir kişilik bozukluğuna sahip eş isterken diğeri ise kendi yerine karar verecek, sorumluluklar alacak ve asla terk etmeyecek birini ister. Bağımlı depresif kişiler çok kabullenici hakkını savunamayan, kendi sınırlarının farkında olmayan kişilerdir. Narsist tipler ise hep ön planda olmak ve beğenilmek için karşısındaki pasif kişilikten yararlanır. Aslında bu iki problemli kişilik zamanla kendilerince iyi bir ikili olduğunu düşünen kişilerdir. Bu kişilik tipine sahip çiftler birbirinden beslendikleri için ayrılmaları oldukça zordur ve ilerde başka problemlere gebe bir ilişki içindedirler. 

Yaşamın hemen hemen her alanında problem yaşayan bağımlı depresif kişiliğe sahip bireyler, cinsellik konusunda da partnerleri ile oldukça sorun yaşamaktadır. İlişki yaşadığı insana aşırı derece de bağımlı hale gelen bağımlı depresif kişiler karşısındaki insanı kaybetmemek için ellerinden geleni yaparlar. Karşı tarafı memnun etmek için aşırı ilgi gösterirler. ‘Terk edilirim, yalnız kalırım, onsuz yapamam’ gibi olumsuz düşünceler nedeni ile yapmayacak şeyleri yapar hale gelirler. Cinsel yaşamlarında, kendi mutsuz olsa bile eşinin talep ettiği düşünce ve davranışları yapmak ister. Bağımlı depresif kişiler için kendi isteklerinin bir önemi yoktur. Cinsel yaşamlarında önemli olan karşısındaki insanı mutlu etmektir. 

Bağımlı depresif kişiliğe sahip kişiler, terk edilme endişesi yaşadıkları için eşleri ile kendi düşüncelerini paylaşmak istemezler çünkü düşüncelerini paylaştığında karşı bir görüş geleceği ve eşinin onu anlamayacağı düşüncesi hakimdir. Bağımlı depresif kişilerin cinsel şemaları sadece eşi üzerine kuruludur. Kendi arzu ve isteklerinin bir önemi yoktur. Zihinsel şemaları ya terk edilirsem, böyle yapmadığım için benden soğursa, bu şekilde davranarak onu kaybedersem Gibi bir çok yorucu düşünce ile doludur. Hayali korkuları sebebiyle sürekli zihninde önlemler almaya çalışırlar. Korkuları çok yoğun olduğu için yaşadıkları ilişkilerde karşı tarafın duygularını, düşüncelerini, tavır ve tutumlarını sürekli büyük bir dikkatle izlerler. Reddedilme sinyali olup olmadığını anlamaya çalışırlar. Partnerinin söylediği en ufak bir söze takılarak beğenilmediğini, sevilmediğini ve reddedildiği anlamını çıkarabilirler. Bundan dolayı eşleri ile paylaştıkları her konuda temkinli ve kontrolcü olmaya başlarlar. Eşlerine karşı teslimiyetçi ve uyum içinde davranmaya çalışırlar. Bu durum karşı tarafın zamanla hoşuna gitse de sağlıklı bir birliktelik yaşanmadığı için cinsel hayatları ve aralarında kurdukları duygusal bağlar yıpranma sürecine girebilir. Yatak odasında tamir edilemeyen birçok problem aile hayatına yansıyarak eşleri ve varsa çocuklarını huzursuz bir aile yapısına sürüklemektedir. Giderek çatışmaların arttığı bu süreçte, karşı taraf öfkeli ve bunu belli ediyor ise bağımlı depresif kişiliğe sahip bireyler hatayı kendilerinde arayarak eşini daha fazla memnun etmeye çalışırlar. Eşinin onu reddetmemesi ya da terk etmemesi için karşı tarafı daha çok mutlu etmek adına sergilediği davranışlar da aşırıya giderler. Kendine olan saygısı ve benlik algısı olumsuz etkilendiği için cinsellikte dahil yaşamın her alanında silik bir kişilik gösterirler.

İlişkilerde Cinselliğin Önemi yazımıza da göz atabilirsiniz.

Bağımlı Depresif Kişiliğe Sahipsek Kendimizi Nasıl Koruruz?

Hayatın her alanında olduğu gibi kişiler arası ilişkilerde de sağlıklı sınırlar olması gerekir. Sınırları ihlal edilen kişilerin içinde küçük veya büyük bir öfke hali oluşur. Öfke kişiye içinde bulunduğu durumu fark etmesi için verilmiş bir alarm gibidir ve kişiye sinyaller verir. Bu öfke hali fark edildiği zaman uygun bir şekilde karşı tarafa hissettirilmesi gerekir. Bağımlı depresif kişiler yaşamını tek bir temel üzerine kurabilir. Bu sebeple, hayatı tek bir kişi ve olay üzerine kurmadan kişiyi mutlu edecek alanlara yönelmesi gerekir. Çevresinde bulunan ve kendine zarar verdiğini hissettiği bireyler ile arasına mesafe koyarak dominant karaktere sahip bireylerden kendini koruyabilir. İlişkilerinde kendi davranış, düşünce ve duygusal ihtiyaçlarını önce farkederek sonra sahiplenerek sorumluluğunu almaya ve de ilişkilendiği insanların hayatlarının merkezine girmeye çalışmadan kendi merkezinde kalmaya özen göstermelidir. 

Bağımlı Depresif Kişiliğe Sahip Bireyler ve Psikoterapi Seansları

Toplumda bağımlılık denilince akla daha çok alkol ve madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, alışveriş bağımlılığı gibi konular gelmektedir. Fakat son zamanlarda bireyin yaşamını olumsuz etkileyen bağımlı depresif kişilik bozukluklarından oldukça söz edilir oldu. Uzman psikologların üzerinde sık sık durduğu bu kişilik bozukluğunda terapi sürecine başlanmadığı ve bir çözüm aranmadığı müddetçe patolojik reaksiyonlar gösterdiği için kişinin yaşamında sağlıksız davranışlara sebep olmaktadır. İlişki içerisinde basmakalıp düşünceler ile değerini manipüle eden birey zamanla kendini yetersiz hissetmeye başlar. Kişi bu düşünceleri sebebiyle karşısındaki kişiye adeta bağımlı hale gelir. 

Bağımlı depresif kişilik bozukluğunda bir uzman eşliğinde terapi sürecine başlanmadığı müddetçe kişiyi depresyon, anksiyete veya farklı duygu durum bozukluklarına sürüklemektedir. Kişi kendinde bulunan bu problemi fark etmeye başladığında sağlıklı adımlar atmak adına bir uzman psikologdan yardım alarak terapi süreci başlatabilir. Bağımlı depresif kişiliğe sahip bireyler terapi seansları sırasında çalıştığı uzman psikolog ile zihninde oluşan bu psikopatolojik örüntüleri, şemaları, maladaptif duygu ve düşünce kalıplarını, psikodinamik nesne ilişkilerini uzman terapist eşliğinde yeniden yapılandırarak psikolojik dayanıklılık arttırılacaktır. Uzmanın kendine ayna tutması ile kişi yaşadığı kişi kendisiyle ve çevresiyle temas ederken yaşadığı olumsuzlukları aşmaya başladıkça kendine güveni gelecektir. Çevresinde kurduğu ilişkilerinde ilerleme kaydettikçe yaşam kalitesi artacak ve kendini ifade edebilir hale gelecektir. Kişi sabredeceği ve sabredemeyeceği özellikleri fark ettikçe duygularının dışa vurumunu daha sağlıklı bir şekilde gerçekleştirmektedir. Gerekirse ayrıcı çift terapisi alınarak kişinin evliliğinde yaşadığı çeşitli duygu ve davranışlar, zihinsel süreçler ve çiftin cinsel yaşamı içerisinde oluşmuş tahribatlar uzman eşliğinde emin adımlar ile aşılabilir. 

Blog - Psikoloji