İlişkilerde Çocukluk Çağı Travmalarının Etkisi

Başarılı ve sağlıklı bir yetişkinlik dönemi geçirilebilmesinde çocukluk çağı deneyimlerinin büyük bir etkisi vardır. Tamamıyla sorunsuz bir çocukluk yaşanması mümkün olmasa bile, yetiştiği çevreden sevgi, ilgi, destek görmüş, çoğunlukla iyi bir çocukluk deneyimi yaşamış bireylerin fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimi olumlu yönde etkilenir, güven duygusu, özsaygısı, empati duygusu, iletişim ve kendini ifade etme becerileri gelişir, yetişkinliklerinde de daha mutlu ve sağlıklı ilişkiler kurabilir. Çocukluk döneminde duygusal, fiziksel istismar, ihmal, aile içi şiddet, ayrılık, çatışma gibi travmalar yaşamış bireylerin yetişkinliklerinde ise hem kendine hem çevresine güven duyma, bağlanma, sağlıklı ilişkiler kurma, kendini anlama ve ifade etme konularında sorunlar yaşama olasılıkları çok daha fazla olabilir.

Çocukluk çağı travmalarının etkileri, yaşanan travma deneyimine, travmanın süresine, boyutuna ve kişisel özelliklere bağlı olarak kişiden kişiye farklılık gösterebilir.Bazı bireyler, çocukluk çağı travmalarından daha derinden etkilenebilirken, bazıları daha dirençli olabilir ve travmalarıyla daha iyi başa çıkabilirler. Yaşanan travmanın etkileri bazı bireylerde hemen görülebilirken, bazen de yıllar sonra, yaşadığı bir olayın, ilişkinin tetiklemesiyle ortaya çıkabilir.

Görmezden gelinen, baskılanan ya da çözümlenmeyen travmalar, ilişkilerde güvensizlik yaşanmasına, şiddetli, kontrolcü davranışların ortaya çıkmasına,  bağlanma ve iletişim kurma zorluklarına neden olabilir.

Bireyin kendisi ve çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabilmesi için öncelikle yaşadığı travmanın etkilerini, tetikleyicilerini ve travmasının kendisini fark etmesi ve kabul etmesi gerekir. Bu süreçte güvendiği, sevdiği birilerinden ya da bir uzmandan destek alması iyileşme sürecini destekleyebilir,travmasıyla başa çıkmasına yardımcı olabilir.

İnsan yaşamında psikolojik temeller, çocukluk döneminde atılır ve bu dönemde yaşanan deneyimlerin gölgeleri, gelecekteki sosyal ve duygusal ilişkiler üzerinde derin ve kalıcı izler bırakabilir. Çocukluk çağı travmaları, bireyin yetişkinlikte kurduğu ilişkileri zedelerken, bu travmaların önemi de giderek daha fazla anlaşılmaktadır.

Çocukluk dönemi, bireyin duygusal ve sosyal gelişiminin en yoğun yaşandığı evredir. Bu dönemde yaşanan travmalar ve ilişkisel travmalar, bireyin kimlik oluşumunu, benlik değerini ve duygusal dengesini etkileyebilir. Örneğin, aile içi şiddet, aile içi kavgalara tanıklık etmek, psikolojik ve fiziksel istismar, terk edilme veya ayrılık gibi ilişkisel travmatik deneyimler, çocuğun güven duygusunu sarsabilir ve duygusal bağlanmayı olumsuz etkileyebilir. Bu da ileriki yaşlarda sağlıklı ilişki kurma ve insanlarla bağ kurma ve bağlantıyı sürdürebilme yeteneğini zayıflatabilir.

Çocukken yaşanan travmalar, gelecekteki ilişkilerde güven sorunlarına yol açabilir. Birey, duygusal açıdan zarar görmekten kaçınmak için yakın ilişkilerden kaçınma veya duvarlar örme eğiliminde olabilir. Bu da sağlıklı bir duygusal bağ kurmayı engelleyerek, yalnızlık ve izolasyon hissini artırabilir.

Aynı zamanda, çocukluk dönemi travmaları kişinin duygularını düzenleyebilme yetilerini olumsuz etkileyebilir. Birey, duygusal patlamalar veya duygusal çekilme davranışlarını yaşamında sık deneyimleyebilir ya da partnerin bu tip duygu dalgalanmalarını tölore etmekte  zorluk çekebilir. Bu tür regüle edilemeyen duygu patlamaları ile verilen tepkiler, ilişkilerde anlayışsızlık ve iletişim zorluklarına neden olarak, partnerler arasındaki uyumu bozabilir.

Çocukluk çağı travmalarının ilişkilere etkisi, bireyin kendine saygısını da etkileyebilir. Travmatik deneyimler, özsaygıyı zayıflatarak, bireyin kendi değerini sorgulamasına neden olabilir. Bu da sağlıklı sınırlar koymakta ve kendi ihtiyaçlarını ifade etmekte güçlük çekmeye yol açabilir.

İlişkilerde Çocukluk Çağı Travmalarının Etkisi

Güven Problemleri

Çocukluk dönemi, bireyin dünyayı ve ilişkileri anlamlandırmaya başladığı bir evredir. Bu dönemde yaşanan olumsuz deneyimler, özellikle güven duygusunun oluşumu üzerinde derin etkiler bırakabilir. Aile içi şiddet, ebeveynler arası kavgalar, istismar, ihmal veya ayrılık gibi travmatik deneyimler, çocuğun temel güven hissini sarsabilir. Bu da ileriki yaşlarda güvenme ve güvenilir olma konusunda zorluklar yaratabilir.

Çocukluk döneminde yaşanan travmalar, bireyin insanlara ve ilişkilere duyduğu güveni zedeleyebilir. Birey, güvenli ve sağlıklı ilişkiler kurma yeteneğini kaybedebilir, çünkü travmatik deneyimler nedeniyle insanlara olan güvenini kaybetme eğilimi gösterebilir. Bu, yakın ilişkilerde duvarlar örme, yakınlıktan kaçınma, şüphecilik ve aşırı kıskançlık davranışlarına yol açabilir.

Güven eksikliği, ilişkilerde sorunların temel nedeni olabilir. İlişki içindeki bir partnerin sözleri veya davranışları, çocukluk döneminde yaşanan travmaların tetikleyicisi olabilir. Birey, geçmişte yaşadığı güvensizlik deneyimlerini şu anki ilişkiye yansıtarak, gereksiz bir şekilde kuşkucu veya korkulu bir tavır sergileyebilir.

Ayrıca, güven eksikliği, iletişim zorluklarına da yol açabilir. Birey, duygularını açıkça ifade etmekten veya duygusal ihtiyaçlarını dile getirmekten kaçınabilir. Bu da partnerler arasındaki anlayışı ve bağlılığı azaltabilir.

Bağlanma Sorunları

Bağlanma, insanların diğerleriyle ilişki (temas) kurma ve kuramama, ilişkiyi sürdürme ve sürdürmedeki zorlantılar ile ayrılığa verilen tepki biçimlerini ifade eder. Ve bu bağlanma biçimleri, doğumdan itibaren bakım veren ebeveynlerle kurulan temaslarla çocukluk döneminde temellenir. Ancak travmatik deneyimler, bu bağlanma biçimini olumsuz etkileyebilir. Örneğin, ihmal, istismar, şiddet, cezalandırılma, aile içi çatışmalar, ebeveynden uzun süre ayrılıklar veya duygusal kaos gibi travmalar, çocuğun güvenli bağlanma geliştirmesini engelleyebilir. Bu da ilerideki ilişkilerde bağlanma sorunlarına yol açabilir.

Çocukluk dönemi travmaları, bağlanma stillerini etkileyerek yakın ilişkilerde zorluklara neden olabilir. Güvenli bağlanma stilinin oluşmaması, ilişkilerde bağlılık ve güvende hissetme yeteneğini zedeler. Bu nedenle, birey duygusal olarak yakınlaşmaktan kaçınabilir veya gereksiz bir şekilde bağımlı bir tutum sergileyebilir.

İçinizdeki Çocukla Tekrar Buluşun blog yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Bağlanma sorunları, iletişimde de sorunlara yol açabilir. Birey, duygusal ihtiyaçlarını ifade etmekte veya partnerinin duygusal ihtiyaçlarını anlamakta zorluk çekebilir. Bu da duygusal kopukluğa ve anlaşmazlıklara yol açabilir.

Ayrıca, bağlanma eksikliği, toksik ilişki kalıplarının oluşmasına da neden olabilir. Birey, sağlıksız ilişkilere sıkışıp kalabilir ve fiziksel ve duygusal olarak istismara, cezalandırılmaya veya kontrolcü davranışlara daha yatkın hale gelebilir.

Duyguları Kontrol Edememe Problemleri

Çocukluk çağı travmaları, kişinin duygularını regüle edebilme yetilerini olumsuz etkilediği için kişinin özellikle öfke ve üzüntü durumlarında duygusal tepkilerini kontrol edememesi gibi problemler yaşamasına neden olabilir. İstismar, şiddet, ayrılık veya ihmal gibi travmatik deneyimler, bireyin duygusal dengesini sağlama yeteneğini zedeler. Sonuç olarak, duygusal patlamalar veya duygusal çekilme davranışları gibi kontrolsüz tepkiler ortaya çıkabilir.

Duygusal kontrol problemleri, ilişkilerde büyük sorunlara yol açabilir. Birey, duygusal tepkilerini kontrol edemediği için, partnerine karşı anlayışsızlık veya aşırı hassasiyet gibi tutumlar sergileyebilir. Bu, ilişki içindeki uyum ve iletişimi zorlaştırabilir.

Ayrıca, duygusal kontrol problemleri, çatışma çözme yeteneğini de olumsuz etkileyebilir. Birey, duygusal olarak aşırı tepki vererek veya duygusal olarak çekilerek, çatışma durumlarını etkili bir şekilde yönetmekte zorluk çekebilir. Bu da ilişki içinde gerginlikleri artırabilir.

Duygusal kontrol eksikliği, yakın ilişkilerde güveni de zedeler. Partner, bireyin duygusal tepkilerini örneğin öfke duygusunu kontrol edemediğini ve bu sebeple öfke patlamaları yaşadığını fark ettiğinde, ilişkide güven eksikliği ve belirsizlik duygusu oluşabilir. Bu da ilişkinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini engelleyebilir.

İletişim Zorlukları

İletişim, insan ilişkilerinin temel taşıdır. Ancak, çocukluk dönemi travmaları ileriki yaşlarda iletişim zorluklarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu travmalar, bireyin duygusal gelişimini etkileyerek iletişim becerilerini olumsuz etkileyebilir.

Çocukluk dönemi, kişinin iletişim modelini ve tarzını şekillendirdiği dönemdir. Ancak travmatik deneyimler, bireyin duygusal ifade yeteneğini ve iletişim becerilerini sınırlayabilir. Örneğin, aile içi şiddet, istismar veya terk edilme gibi travmalar, bireyin duygusal ifadesini engelleyerek, iletişimde kendini ifade etme yeteneğini zayıflatabilir.

Çocukluk çağı travmaları, iletişimde güvensizlik, anlayışsızlık ve katılık yaratabilir. Birey, geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimler nedeniyle partnerine veya başkalarına karşı kuşkucu, derinlikten yoksun veya manipülatif bir tavır sergileyebilir. Bu da sağlıklı iletişimi engelleyebilir ve iletişim kopukluğuna neden olabilir.

Sosyal İlişkilerden Çekilme

Travmatik deneyimler, bireyin sosyal dünyasına olan güvenini ve inancını zedeler. İstismar, ihmal, ayrılık veya duygusal travmalar gibi olumsuz deneyimler, bireyin diğer insanlara karşı güvenini sarsabilir. Bu da sosyal ilişkilerden kaçınma veya geri çekilme eğilimine yol açabilir.

Çocukluk çağı travmaları, bireyin sosyal becerilerini etkileyerek, başkalarıyla iletişim kurma yeteneğini sınırlayabilir. Birey, geçmişte yaşadığı travmatik deneyimleri hatırlatan veya tetikleyen sosyal etkileşimlerden kaçınmaya başlayabilir ya da travmatik deneyimlerini tekrar edebileceği sağlıksız ortamlara girme eğiliminde olabilir. Bu da sağlıklı sosyal ilişkiler kurma yeteneğini olumsuz etkileyebilir.

Sosyal ilişkilerden çekilme eğilimi, romantik ilişkilerde de belirgin hale gelebilir. Birey, duygusal olarak yakınlaşmaktan kaçınabilir ve duygusal bağlanma yerine izolasyonu tercih edebilir. Bu, yakın ilişkilerde duygusal uzaklaşmaya ve yalnızlığa neden olabilir. Ya da tersi şekilde sağlıksız kabul edilebilecek kaotik ve güven hissinden yoksun istismar içeren ilişkilere girebilir. En nihayetinde duygusal, fiziksel ve psikolojik istismar içeren sağlıklı olmayan, günümüzde halk arasında sık kullanılan tabiriyle “toksik” olan bir ilişkiyi bilerek ve isteyerek tercih etmek aslında ilişki kurmamaktır. 

Blog - Psikoloji