Rüya gören kişinin hatırladığı şekliyle rüya. Açık içerik, rüya çalışmasının ürünü olup bilinçdışı olan gizli içerikten ayırt edilmelidir.
Freud’un tanımladığı üç mazoşizm türünden biridir. (diğerleri erotojen mazoşizm ve kadınsı mazoşizm). Ahlaki mozoşizm kişinin cezalandırılma yönünde bilinçdışı ihtiyacı olduğunu akla getirir; suçluluk hissinden doğan bu ihtiyaç, bilinçli cinsel uyarılma olmaksızın kendini heder eden veya yok eden davranışlar şeklinde görülür.
Gizillik evresindeki çocuklarda yaygın olarak görülen bir fantezi; kendi ailesinin gerçeklerini görüp hayal kırıklığına uğrayan çocuk, kendi ebeveynlerinden çok farklı ebeveynleri olduğunu hayal eder. Bu fantezide ebeveynlerle çocuğun kendi ebeveynlerinde olmasını dilediği ideal özellikler bahşedilir; saltanat, zenginlik, güç, özel sevencenlik gibi.
Soyut felsefi konuşmalar, teorik düşünme, kuru mantık gibi akli tedbirlerin kaygıya veya hoşa gitmeyen başka duygulanımlara karşı savunma olarak aşırı kullanımı. Yaygın olarak ergenlikte yoğun kullanılır. Saplantılı veya paranoid düşünme ile ilişkili olabilir.
Klinik psikanalizde, hastanın analistle ilgili duygusal deneyimi ve fantezileri; kısmen analiste dair gerçek algılara dayanıyor olabilsede hastanın çocukluğundaki önemli nesneler hakkındaki deneyim ve fantezileri yineler.
Klinik psikanalizde, analiz edilenin karakteristik psişik çatışmalarını ve savunma biçimlerini yeniden deneyimlemesi ve bunların analist hakında fanteziler şeklinde ifade bulması. Bu fanteziler hastanın çocukluğundaki önemli nesneler hakkındaki deneyim ve fantezileri yineler.
Annenin bebeğin birincil duygulanım deneyimlerini (beta malzemeleri) yansıtmalı özdeşim yoluyla kendi üzerine alarak simgeleştirme yoluyla (alfabetizasyon) işlemlemesi ve değiştirilmiş halde bebeğine geri vermesi, böylece hem bu deneyimleri yumuşatması hem de onlara anlam aşılaması işlevidir.
Ayrılma-Bireyleşme sürecinin alt evresi (10-12 ila 16-18 aylar); bebeğin anneyle fiziksel mesafe yaratma kapasitesinin olgunlaşmasıyla birlikte emekleme ile başlar, koşma ile tırmanışa geçer, dik durabilme ile zirveye ulaşır. Bu alt evrede:
Freud’un yapısal kuramında, içgüdülerin kaynağı; tatmin için bastıran biyolojik dürtüler ve bastırılmış bebeksi istekler şeklinde görünüm sergiler. Alt benliğin içeriği her zaman bilinçdışıdır.
Bireyin hayatta kalmak için tamamen bağımlı olduğu kişi. En açık örneği, bebeğin anneye bağlanmasında görülür. Nesnenin kaybı ağır bir depresyona zemin hazırlar. Bu arkaik bağımlılık, ağır depresyonlu kişilerde de görülür.
Zevkin birincil olarak anal bölgeden, özellikle dışkı tutuma veya boşaltamadan alındığı psikoseksüel gelişim evresi. İkirciklilik bu evrede tipik olarak görülür.
Bir hastanın psikanalitik tedaviden geçebilme kapasitesidir.
Dikkate alınan unsurlar:
1.Tanımlayıcı (deskriptif) ve dinamik teşhisler. Örneğin: Semptom nevrozu, Kişilik bozukluğu.
2.Danışanın zor görevlerde sebat gösterebilme kapasitesi.
3.Danışanın analist ile kendisine yardımcı olan bir uzman olarak rolü içinde olumlu ilişki kurabilme yetisi. Analist ayrıca hastanın serbest çağrışım yöntemini verimli bir şekilde kullanma kapasitesini de değerlendirebilir. İlk yapılan analiz edilebilirlik değerlendirmesinin desteklenip desteklenmeyeceğini anca fiili analitik işbirliği gösterecektir.
Bebeğin dağınıklıktan aldığı zevke veya dışkıyı tutarak ya da boşaltarak kendini ve başkalarını kontrol etme yönünde yeni bulunan kapasiteye benzeyen semptom ve karakter özelliklerinin yetişkinlerde görülmesi. Karşıt tepki oluşturma ve mantıklı gerekçe bulma gibi savunmalarda anal karakteri tanımlar. İlgili özellikler arasında düzenlilik, titizlik, tertiplilik ve bilgi, para veya artık gerekli olmayan şeyleri mantıksız bir şekilde elinde tutma bulunur.
Haz deneyimleyememe durumu. Tipik olarak depresyon veya mazoşizm görünümü olarak ortaya çıkar.
Olayların bir tarihçe hissi verecek şekilde anlatılması; değişik olarak, bir dizi ayrı olayı bir araya getirerek örtük sebep sonuç öğeleri barındıran tutarlı bir hikaye oluşturmak. Kişinin yaşam anlatısı, dünyüyla ilişkili olarak kendini nasıl gördüğünün önemli bir parçasını oluşturabilir. Anlatılar sürekli gözden geçirmeye tabidir; tedavide anlatıların gözden geçirilip düzeltilme biçimlerini gözlemlemek, hastanın zihinsel işlevselliğine bir pencere açar. Anlatıların yorumlama ve içgörü sonucunda gözden geçirilip düzeltilmesi klinik psikanalizde terapötik eylemin önemli bir parçası olabilmektedir.
Klinik psikanalizde analist hakkındaki kişisel bilgilerin alıkoyulması; aktarımsal nesne olarak analist hakkındaki fantezilerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmak amaçlanır. Günümüzde pek çok analist, kendileriyle ilgili birtakım şeyleri seçici olarak açık etmenin belli klinik durumlarda teknik olarak faydalı olabildiğini düşünmektedir.
Tatmin veya ulaşma özlemi duyma hali; istekten daha güçlü, ihtiyaçtan farklı, yoğun özleme benzer özel bir his. Genellikle arzu içinde duyulan özlem, arzuya ulaşmaktan daha yoğun ve tatmin edicidir.
Kendilik psikolojisinde, hastanın analisti tamamen veya birincil olarak hastanın büyüklenmeci kendiliğini doğrulayan veya geçerli kılan bir işlevde deneyimlediği kendilik nesnesi aktarımı boyutudur.
Çocuğun anneden fiziksel olarak ayrılma korkusu. İlk çocukluk dönemlerinin temel bir kaygısı olup her gelişimsel ilerlemeye eşlik etmesi muhtemeldir. Ayrılma kaygısının çocukluğun sonraki dönemlerinde, hatta yetişkinlikte ev özlemi veya herhangi önemli bir nesneden ayrılmayla ilişkili kaygı biçiminde varlığını sürdürmesi yaygındır.
Çocuğun yaşamının ilk üç yılındaki “psikolojik doğum” süreci. Biyolojik doğumdan farklı olarak, ayrılma – bireyleşme kademeli olarak ilerleyen intrapsişik bir açılımdır; anne ve bebeğin “ortak yaşamsal ikilibirliği” ile başlar ve şu aşamaları takip eder:
Çocuğun güvenliğini, hayatta kalmasını ve duygusal refahını temin eden, çocuk ile bakıcı arasındaki biyolojik temelli bağ. Bağlanma bağının niteliğinin – güvenli veya güvensiz oluşunun – psişik yapının niteliği ve kişinin sonradan geliştirdiği ilişkiler üzerinde güçlü etkilerde bulunduğu klinik gözlemlerde ve ampirik araştırmalarda görülmektedir.
İnsan gelişiminin birincil güdüleyici kuvveti olarak doğuştan gelen bakıcıya bağlanma ihtiyacını öne süren görüş. İlk dönem bağlanmalarında görülen çeşitli örüntü veya yetersizliklerin sonraki gelişimsel patolojilere veya belirli nesne ilişkisel tarzlara yatkınlık oluşturduğu veya bunlarla tutarlı olduğu düşünülmektedir.
Bilinçli olarak “aklından çıkarma” süreci. Bilinçdışı bastırma sürecinin bilinçli karşılığıdır.
Önceden bastırılmış fikir ve duygulanımların bilinçte veya bilinç öncesinde yeniden ortaya çıkması. Stres koşullarında meydana gelebilecek bu durum görünür kaygı, duygulanım düzensizliği veya semptomların ortaya çıkması veya yoğunlaşmasına sebep olabilir. Ancak psikanalitik terapi bağlamında, bastırılmış olanın geri dönüşü benliğin önceden ağır gelen ve bu yüzden bastırılmış çatışmaları artık çözümleyebilecek kadar güçlü hale geldiğinin işareti olabilir.
Kabul edilemez psişik içeriğin bilinçten kovulması. Psişik içerik güdülenmiş bilinçdışı eylem aracılığıyla unutulmuş gibi görünür ancak bilinçli düşünme durumunda geri getirebilme potansiyeli bulunur.
Freud’un çocuklukta yetişkinler tarafından cinsel baştan çıkarılma travmasının histerik semptomların sebebi olduğu yönündeki varsayımı. Sonradan bu teoriyi terk etmiştir, zira baştan çıkarılma anlatılarının pek çoğunun gerçek değil hayali olduğunu fark etmiş, nevrozun ortaya çıkmasında bastırılmış fantezilerin önemini anlamaya başlamıştır. Freud bu tür anıların hepsinin hayali olduğunu hiçbir zaman açıktın iddia etmemiştir; tabi ki modern psikanalistler de çocuklukta yaşanan cinsel istismarın kalıcı psikolojik hasar bırakabildiğini kabul etmektedir.
Yaşamın ilk yıllarındaki deneyimleri hatırlayamama; normal ve evrenseldir. Beynin bu deneyimleri sonradan bellekten çağrılabilecek şekilde kaydedememesinden yahut ilk dönemlerdeki zihinsel içeriklerin zihin tarafından bastırılmasından kaynaklanır.
Freud’a göre, çocuklarda normal bir gelişim evresidir; çocukluktaki yoğun çatışmalar, özellikle ödipal evre çatışmaları ve eşlik eden kaygı ve suçluluk belli bir uyum sağlayıcı çözüme kavuşturulur ve bastırılır. Çocukluk nevrozunun tanımları psikanalistler arasında çok çeşitlilik göstermektedir; bazıları bunun psikanaliz esnasında yeniden yüzeye çıkarak çözümlendiğine inanır.
Kişinin üç bakımdan beden algısıdır:
1. Bedenin nasıl hissedildiği (dışsal ve içsel duyumsal girdiler)
2. Bedenin ne yaptığı (içsel / dışsal hareket)
3. Bedenin dış dünyadaki konumu (yeri, duruşu, uzantıları).
Kişinin kendi bedenine dair bilinçdışı zihinsel temsili; bu temsil anatomik olarak eksik veya yanlış olabilir, bazı psikolojik semptomları yapılandırabilir.
Bedenin bilinçdışı psişik çatışmanın dışa vurumuna katılması. Belirli organların veya beden parçalarının psikolojik süreçler için bedensel bir çıkış sağlamaya hazır olduğunu akla getirir; bunun nedeni bu bölgelerin bilinçdışı anlamı veya onları bu şekilde kullanmaya yatkın kılan yapısal bir zayıflıktır.
Psikolojik durumların dışa vurumunda bedenin kullanılması. (Disosiasyonla karakterizedir.)
Başta savunma amacıyla tesis edilmiş olabilse de daha yenilikçi ve uyum sağlayıcı zihinsel işlev ve örgütlenmeye dönen gerileme biçimidir.
Zihinsel aygıtın başlıca üç eyleyeni, yani alt bölümden biri (alt benlik ve üst benlik ile birlikte). Benliğin işlemleri bilinçli veya bilinçdışı olabilir. Benlik; içgüdüler, dış dünya ve üst benlik gerekleri arasında aracılık görevi görür. Bireyin ihtiyaçlarını, isteklerini ve çevrenin niteliklerini algılar, bu algıları bütünleştirerek içsel ihtiyaç ve isteklerin dış dünya ve üst benlik tarafından kabul edilebilecek şekilde en uygun düzeyde doyumunu sağlar (içeride oluşan ihtiyaçlar ve çevrede gerçekleştirilen eylemler üzerinde değişiklikler yapmak suretiyle.)
Benliğin bütün işlevlerinin (örneğin, gerçeklik testi, düşünce süreçleri, savunma işlevleri) yerine getirilmesiyle ilişkili psişik yapı.
Sağlıklı bir bireyde olması beklenen benlik işlevi veya işlevlerinin yetersizliği veya zayıflığı. İşin içine giren benlik işlevleri genellikle kendilik-nesne farklılaşması, savunma işlevselliği, dürtü ve duygulanımların ayarlanması, gerçeklik testidir. Yapısal etkenler, psişik travma ve ilk dönemlerde anneden mahrum kalmanın hepsi benlik kusurunun oluşmasında rol oynayabilir.
Kendiliğe dair örnek olarak alınan görüşü yansıtan bir dizi standart. İdealleştirilmiş ebeveyn imgeleri, ebeveyn sevgisini sürdürmek için gerekli olarak algılanan nitelikler, bebeksi tümgüçlülük ve mükemmeliyet fantezilerinin kalıntıları gibi çeşitli kaynaklardan gelir.
Alt benlik, üst benlik ve dış gerçeklik gereklerinin değerlendirilmesi ve bunlar arasında arabuluculuk yapılmasında bireyin kullandığı belirli kapasiteler. Örneğin; algı, savunma işlevselliği, dürtü kontrolü, gerçeklik testi.
Psikanalitik kuramın bir yapı olarak benliğe, onun çeşitli işlevlerinin çalışılmasına, bunların bireyin içsel ihtiyaç ve istekler, vicdani kısıtlamalar ve dış gerçekliğin gereklerini uzlaştırma ve uyum sağlama amaçlarına nasıl hizmet ettiğine odaklanan alan.
Kişinin kendiliğini tuhaf bir şekilde yabancı veya eksik bulduğu veya dış gerçekliğe uygun davrandığını ama duygusal katılımının olmadığını izlediği hissidir. İçsel veya dışsal akut ve aşırı tehlike anında normal bir tepki olabilirken, ufak bir tehlike karşısında görülmesi anormal bir tepkidir.
Bireyin hakim kendilik görüşüyle uyumlu olarak deneyimlediği düşünceler, hisler, kişilik özellikleri veya davranışları anlatan terimdir.
Bireyin hakim kendilik görüşüyle uyumsuz olarak deneyimlediği düşünceler, hisler, kişilik özellikleri veya davranışları anlatan bir terimdir.
Belirli olgu ve olayların genellikle sözlü nitelikte, etkin, bilinçi şekilde hatırlandığı bellek türü. Karşısındaki yer alan bellek türü ise çeşitli işlevler gören örtük, öğrenilmiş davranış veya örüntülere göndermede bulunan işlemsel bellektir.
Cinsel dürtünün ilk baştaki farklı biçimleri; ağız mukozası veya üreme organları gibi belirli beden bölgelerine yönelik veya erotik yüklü olabilen belirli faaliyetlerle ilişkidir. Bu bileşenler genellikle birbirini tamamlayan çiftler şeklinde meydana gelir; örneğin, skopofili ve teşhircilik veya sadizm ve mazoşizm; psişik gelişim seyrinde bir araya gelerek olgun cinselliği meydana getirir.
Geçmişteki, şimdiki ve gelecekteki dışsal ve içsel olaylara dair zihinsel farkındalık hali. Freud’un topografik kuramında, bilinç sistemi bilinçdışı sistemden ve bilinç öncesi sistemden üzerine düşünülebilir olup olmaması yönünden ayrılır. Bilinç sistemi dış dünyadan, bedenden ve psişeden bilgiler alır ve dil ile ifade edilebilin mantıksal düşünce niteliği taşıyan ikincil süreç temelinde faaliyet gösterir.