Kendine Koşulsuz Değer Vermek

İyi yaşamak, iyi hissetmek, duygusal ihtiyaçlarının karşılanması insanları mutlu eder. Karşılanmamış duygusal ihtiyaçlar ise kişinin hayattan keyif almasını engeller, mutsuz hissetmesine neden olur. İnsanlar hayattan daha fazla doyum alabilmek, mutlu olabilmek, kendini daha değerli hissedebilmek vb sebeplerle kendisine yöntemler bulmaya çalışır. Bu yöntemler kişinin değerleri ve duygusal ihtiyaçlarıyla uyuşuyorsa gerçekleştirdiği eylemler onları gerçekten mutlu edebilir, ancak uyuşmuyorsa kişi için birer görev, zorunluluk olarak yapılan davranışlar haline gelir, gerçekleştirmesi zorlaşır ve sonucunda kişiye daha fazla değersizlik ve mutsuzluk hissi verir.

Önemli olan kişinin kendi değerini dışarıda arayıp aramadığıdır. Kendini değerli hissedebilmek için koşullara ihtiyaç duymak, kişinin kendisine koşullu olarak değer verdiği anlamına gelir. Bu da kişinin kendini değerli hissedebilmek, mutlu olabilmek için kendisi ve ihtiyaçları ile uyuşmayan standart kurallar, davranışlar seçmesine, gerçekleştiremediğinde de mutsuz olmasına sebep olur. Bireyin kendi değerinin doğuştan geldiğinin farkına varması, davranışlarını, alışkanlıklarını, kurallarını kendi değerlerine, ihtiyaçlarına göre belirlemesi, mutlu olmak için dışarıdan gelecek etkenlere ihtiyaç duymamasına vesile olur.

Kendine koşulsuz değer vermek, kişinin kendini her zaman sevip, kabul ederek kendine saygı duymasıdır. Bu, kişinin kendine olan inancını, özgüvenini arttırarak, hayatını daha pozitif bir şekilde yaşamasına yardımcı olur.Kendine koşulsuz değer vermek, kişinin kendini eleştirmesini azaltır, kendine olan güvenini arttırır. Aynı zamanda kişinin başkalarının ne düşündüklerinden daha az etkilenmesine ve kendine olan saygısını koruyabilmesine yardımcı olur. Özellikle kendine olan saygı arttığı zaman ilişkiler de daha sağlıklı ve mutlu hale gelecektir.

Koşulsuz Kendini Kabul Nedir?

Kişinin kendisini koşulsuz olarak kabul etmesi, doğruları, yanlışları, güçlü tarafları, zayıf yönleri, haklı yada haksız olduğu tüm konularla birlikte kendine olan kabulünü bu süreçlerden bağımsız şekilde gerçekleştirmesidir. Her ne kadar dış dünyadan görülen değer koşullu olsa da, kişi kendi içerisinde bir kabulleniş ile kendine koşullar koymadan varlığını ve kendisini olduğu gibi kabul eder ise, kendisinde gördüğü zayıf yönler ve geliştirmek istediği özellikleri de geliştirmek yönünde daha akılcı ve sağlıklı bir yol izleyebilecektir.

Hep Haklı Olma Hassasiyeti yazımızı da inceleyebilirsiniz.

Kişi her şeyden ve herkesten önce kendisine bir kabulleniş göstermeli ve kendisini olduğu gibi sevmeyi öğrenmelidir. Elbette burada körü körüne bir kendini savunma beklentisinden söz etmiyoruz. Hatayı hata olarak, doğruyu doğru olarak kabullenmek, kişinin kendisini geliştirmesi ve hayata karşı makul beklentiler içerisinde olmasına da yardımcı olacaktır.

Koşulsuz kendini kabul bir insanın yalnızca kendisi için geçerli tutabileceği bir onaylama şeklidir. Annenin çocuğuna, partnerlerin birbirlerine, arkadaşların birbirlerine tanıdığı toleranslar koşulsuz kabullenme anlamına gelmemektedir. Bu kabul sevgi yada aşk kavramlarıyla karıştırılmamalıdır. Karşınızdaki kişiyi sevebilir ancak onaylamayabilirsiniz; aynı şekilde tolerans gösterebilir, fakat durumu kabullenmeyebilirsiniz.

Kişinin kendisine duyduğu kabulleniş, tepkilerini, düşüncelerini, inanışlarını, daha somut anlamda ise davranış ve yaptırımlarını benimsemesi, kendinden geldiğini kabul etmesi, memnun olmasa bile kendisini şefkatle sarması ve kendini yıkıcı şekilde eleştirmeye yönelmeden düzelme yollarını araştırmasıyla ifade edilebilir.

Kendine Koşulsuz Değer Vermek

Kişinin Kendini Sevmesine Engel Olan Durumlar

Her insanın iyi yada kötü tarafları, doğru yada yanlış seçimleri olması son derece doğaldır. Doğru seçimler gibi yanlış seçimler de her zaman sadece kişinin kendisini değil, çevresindekileri de etkileyebilir. Bu durumda kişinin kendisine onay göstermediği durumlar dış dünyaya verdiği hasarla ölçülebilir diye düşünebilirsiniz; ancak bu oldukça sık karşılaşılan bir yanılgı olacaktır. En özelinde, dışa vurulmamış şekilde kişinin kendi ile mücadelesi ve kendisini affetmekte zorlanması, farklı bir kişiyi affetmeme duygusuna göre daha derin izler bırakır ve daha zorlu bir süreç ilerletir.

Fiziken yada ruhen insanın kendisinden memnun olmadığı pek çok yönü ve davranışı olabilir. Bunların bilincinde olmak problemin çözümüne götürecek ilk basamaktır diyebiliriz. İnsanın kendisinin her yönünden memnun olması da kişisel gelişimin yoluna çıkan en büyük engel olduğu gibi, aynı hataları tekrar etmenin de kaçınılmaz olmasını sağlayan en önemli sebeplerdendir.

Kabullenmek ve koşul sunmadan kendine değer vermek, artı ve eksilerin toplamında ve düalitenin ötesinde kendi değerinin bilincinde olmaktır. Herhangi bir hata, yanlış karar, yolunda gitmeyen süreçler, tekrarlanan hatalı tercihleriyle insan kendisini var eder. Şartsız bir kabulleniş ile de iç huzuru yakalayabilir ve değerli olduğu bilinciyle özgüvenini yüksek tutarak, yaşam yolunda mutluluğu yakalayabilir.

Koşulsuz Değer Vermek Mümkün müdür?

Elbette mümkündür; ancak bu konuyu iki farklı şekilde ele almak, kendisi ve başkası arasındaki farkın daha belirgin olmasına yardımcı olacaktır.

Kendine Koşulsuz Değer

İnsan var olduğu kendi benliği içerisinde bir özdeğere sahiptir. Bu özdeğer başka herkesten bağımsızdır. Birinin çocuğu olmak, birinin ebeveyni olmak, birinin eşi olmak, birinin hayatında en önemli kişi olmak kişinin kendisine özdeğer sağlamaz. Yalnızca kişinin kendisine verdiği değer özdeğer olarak adlandırılabilir. Bu özdeğeri de kişi kendisini kategorize etmeden, kıyaslamadan, varlığını oldu gibi kabullenerek sağlayabilir.

Kişinin özdeğer eksikliği alkol, madde, alışveriş ve seks bağımlılığı gibi çeşitli bağımlılıklara sebebiyet verebilir. 

Başkasına Koşulsuz Değer

En saf ve temiz duygularla kurulan ilişki türleri bile ama büyük ama küçük belli koşullara bağlı olarak varlığını sürdürür. Bu konuyu partnerinizle ilişkiniz açısından, ebeveynleriniz açısından, kendi çocuklarınız açısından da değerlendirebilirsiniz. Her ilişkide pragmatist bir taraf olmasa da ilişki dengesi içerisinde farkedilmeden bile olsa, mutlaka bazı koşulların, alma verme dengesinin ve sözsüz anlaşmaların bulunması olağandır. Bu koşullar bir çocuğun kişisel gelişimine destek olmak, kendi mutluluğunuzun temellerini atmak gibi gayet olağan ve hayatsal sebeplerle de olabilir. Ancak genel olarak bir başkasına, kişinin kendisine duyduğu şekilde koşulsuz bir kabulleniş sunmak tam anlamıyla mümkün olmayacaktır.

Kendi Değerini Belirlemek

İnsanın kendi değeri tüm dış dünyadan bağımsızdır. Değerli hissetmek kişinin kendi benliği dışında alınan onaylara bağlı değildir. Maalesef günümüzde gerek özel yaşam, gerekse iş yaşamında kişi dış çevreden gelen tepkiler doğrultusunda kendi duygusal tepkilerini de yönetmek durumunda kalmaktadır. Belli alanlarda dış çevreden gelen geri bildirimler elbette önemli olmalı ve yön değişikliklerine sebebiyet verebilmelidir. Ancak tüm bu soyut durumlardan bağımsız olarak kişinin kendisine duyduğu saygı, yapabileceklerine olan inancı, sonuç beklentisini karşılamasa bile, yani başarısızlık söz konusu ise, varlığının gereğinden endişe duyuyorsa bile değerli olduğu inancıyla yaklaşması, hayat içerisinde huzurun da kazanılmasına yardımcı olacaktır. Kendinizden başka hiç kimse size hak ettiğiniz değeri vermeyecektir. Önceliklerinizin kendi huzur ve mutluluğunuza yönelik olması demek, bencil olmaktan tamamen farklı kavramlardır. Kendi iç dünyanız içerisinde kendinizi koyduğunuz yer, aynı zamanda çevrenizdeki insanların size bakış açısını da belirleyecektir. Özgüven gibi özdeğer de dışarıyla bağlantısında güçlü bir enerji vereceğinden, kendinize verdiğiniz değer, değer görmeyi beklediğiniz insanların gözünde de önemli bir yere sahip olmanıza olanak tanıyacaktır.

Elbette kendine değer vermenin amacı dış dünyadan kabul görmek olmamalıdır. Bu bilince erişen kimseler, kendi duygusal bütünlüğünü kendisi sağladığından dışardan onaylanma ihtiyacı hissetmeyeceklerdir.

Değersizlik Duygusuyla Nasıl Baş Edilir?

Bu duyguyla mücadele edebilmek için önce kaynağını bulmak gerekir. Genel olarak kişilerde değersizlik hissi kendisini önemsiz hissetmek, utanç ve umutsuzlukla birlikte ortaya çıkar. Kişi kendisini önemsiz hissettiğinde, kabul görmediğini düşündüğünde, farklı yaşamsal sebeplerin de etkisiyle kendi değerini sorgulamaya başlayabilir. Maalesef ki burada da çocuklukta ve ergenlikte dışarıdan gösterilen ilgi, takdir ve onaylanma eksikliğinin, duygularının görülmemesinin, düşüncelerinin yok sayılmasının, ihmal edilmenin ve sürekli eleştirilmenin büyük bir yansıması görülür.

Bu duygudan uzaklaşmak için öncelikle buna çocukluktan bu yana sebebiyet veren anı ve alanların belirlenmesi gerekir. Bu anıların belirlenmesiyle birlikte kişi bu anıları yeniden hatırlayıp anının içine girdiğini hayal ederek, en çok değersiz hissettiği ve ekseriyetle utandığı duygu içerisine girmeli o duyguyu bedeninde yoğun bir şekilde hissetmeye çabalamalı ve o duygu bedeninden ve zihninden boşalana kadar duygudan çıkmadan beklemelidir. Örneğin: Kişi bir ebeveyni tarafından acımasızca eleştirildiği ve bu duyguları bedeninde hissettiği bir anı seçilebilir ve bu anının duygusu tüm bedenden boşalana kadar o acı verici kötü duyguda beklenmelidir.  Bu proses değersiz hissedilen anılar üzerinde çoklu kez tekrar edilmeli ve duygular bedenden tamamen boşalana kadar beklenmelidir. Bu tekrarlar aylar boyunca yapıldığında, zaman içerisinde değersizlik hislerinin azaldığı yerine güven ve şükran duygularının geldiği görülecektir. Kişinin duyguları çok yoğun ve ayrıştırmakta zorlandığı durumlarda bir klinik psikolog / psikoterapistten destek alınabilir. 

Blog - Psikoloji