Çocukluğumuzdan gelen duygusal yükler, yoğun iş yaşamının verdiği stres, geçim sıkıntısı, savaşlar, göçler ve afetler… Değişen dünya düzeni ile insanoğlu da değişime uğradı. Ne yazık ki bu yaşanan değişimler iyiliği ve kötülüğü ile hayatımıza sirayet etti. Hayatımızı derinden etkileyen bazı olayların psikolojimizde bıraktığı izlerden dolayı son zamanlarda psikolojik travmaların adını çok sık duyar olduk.
Peki psikolojik travma nedir? Çoğu zaman ani ve beklenmedik bir şekilde oluşan kişinin psikolojik ve fiziksel bütünlüğünü tehdit altına alan yaşam olaylarıdır. Psikoloji literatürü psikolojik travmaları kabaca ikiye ayırır. Bunlardan ilki, doğal afetler neticesi ile bir anda oluşan aynı anda kitlesel olarak birçok insanı mağdur eden travmalardır. İkincisi ise insan eliyle oluşan; istismar, ihmal, şiddet, taciz, tecavüz, savaş, saldırı gibi durumlardır.
Kişi hayatın akışı içerisinde birçok anı biriktirir. Bunlardan bazıları olumlu ve neşeli anılarken bazıları olumsuz ve tatsız anılardır. Peki her olumsuz anı psikolojik bir travma mıdır? Yapılan araştırmalar gösteriyor ki her olumsuz anı travma niteliği taşımaz. Psikolojik travmayı etkileyen bazı faktörler vardır. Bu faktörlerden birisi kişinin kendi kişilik tipi örgütlenme düzeyi ve karakterine bağlı olmasıdır. Herkes aynı durumlara aynı tepkileri vermez, travmalar parmak izleri gibi kişiye özeldir. Bir kişi için bir cümle bile travma sebebi olabilirken başka bir kişi için çok daha ağır şeyler travma sebebi olabilir. Kişilerin olaylar karşısındaki düşünceleri karakterlerine göre değiştiğinden dolayı herkeste aynı durumlar travma yaratmaz. Gelin bunu somut bir örnek ile daha iyi anlamaya çalışalım.
Şişli'de Psikolog mu Aradığınız?
Eşimizle bir durumdan dolayı tartışma yaşadığımızı ve biraz kırıldığımızı düşünelim. Tartışmanın üzerinden bir hafta geçtikten sonra tartışmayı hiç hatırlamıyoruz ya da hatırladığımız zaman çok üzerinde durmuyoruz. Bir hafta öncesinde yaşadığımız stresli olay şu an yaşamımızın akışına mani olmuyor. İşte yaşadığımız bu olay olumsuz bir anı olarak nitelendiriliyor ve insan ilişkileri için aslında olası bir durum. Yani kısacası buna psikolojik travma demiyoruz, kötü bir anı diyoruz. Olayın diğer tarafından baktığımızda tartışmanın üzerinden 10 yıl – 20 yıl geçmiş ama biz bu tartışmayı sanki yeni yaşanmışçasına hatırlıyoruz. Bir türlü aklımızdan yaşananları silemiyoruz, olay bir film gibi zihnimizde hala çok canlı bir şekilde duruyor ya da oynuyor ve her seferinde sanki yeniden yaşıyor gibi duygularıyla hissediliyorsa bunun bizi travmatize etmiş olma ihtimali yüksektir ve bilinçaltımızı sinsice ele geçiren bu olumsuz duygular bir süre sonra bizi mental olarak çökmüş bir ruh haline sokuyor. En kötüsü ise biz bu durumun farkındalığı içerisinde bile değiliz. Travmatize olmuş bireyler olarak, kurban psikolojisiyle olumsuzlukları adeta bir mıknatıs gibi hayatımıza çekmeye devam ediyoruz ve yine kendimizi travmaya uğratacak pozisyonlara sokuyoruz ya da kendi travmalarımızla baş edemediğimiz için saldırgan davranarak etrafımızdaki insanları travmatize ediyoruz veyahutta travmatize olmuş insanları hayatımıza çekip onların kurtarıcısı olmaya çalışıyoruz. Peki kendimiz için neler yapabiliriz, değişebilir miyiz? Bunu anlamak için önce kendimizi bir kontrol edelim ve halk arasında sık rastlanan psikolojik travma belirtilerine bir göz atalım.
Psikolojik travmalar her insanın hayatının en azından bir döneminde yaşadığı travmatize edici olumsuz ve tatsız olayların anısının bir bütün olarak değilde anlık flashbackler şeklinde parça parça kişinin aklına gelerek kişiye rahatsızlık verdiği zihinde dağınık olarak duran fragmante anılar bütünüdür. Bu anılar işlenmemiş olarak donuk halde durdukları için ya tamamen unutulup bastırılır hiç hatırlanma ya da zaman zaman kişinin aklına aniden bir flaş patlamışçasına gelerek rahatsız edici duygular yaşanmasına sebep olurlar. Donuk halde duran ve hatırlanmayan travmalar ise kişinin yaşamını dolaylı yoldan etkilerler. Öyle ki belirtileri her bireyde farklı seyreder. Psikolojik travmanın yaşandığı konuya ve derecelere göre genel anlamda insanlarda sık rastlanan bazı durumlar şunlardır:
Temel Nefes Egzersizleri blog yazımız da ilginizi çekecektir.
Travmalar ile başa çıkmanın en önemli adımı kendimizde bir şeylerin iyi gitmediğini fark etmektir. Hızla akıp giden zaman içinde biraz durup kendimizi dinlemekle işe başlayabiliriz. Yaşadığımız olaylar karşısında “Neden böyle hissediyor olabilirim, böyle hissetmeme sebep olan şey nedir” gibi sorular ile duygularımızı anlamaya çalışmak değişim için kapıları aralamaktır.
Tükenmişlik - Yetişkin Dikkat Eksikliği yazımız da ilginizi çekecektir.
Yaşadığımız travmalar ile yüzleşmek, geçmişte yaşadığımız ve bir türlü atlatamadığımız yorucu anılarımızı alanında uzman bir terapist eşliğinde mercek altına almak ilk başlangıçta kişi için zorlayıcı olsada sonrasında çok iyi hissettirir. Yıllarca omuzlarımızda taşıdığımız yükleri bir uzman eşliğinde ortaya çıkarmak, onları terapist eşliğinde yeniden işlemlemek ve duygularını regüle etmek bu travmatik olaylardan daha sağlıklı şekilde çıkarak psikolojik olarak büyümemizi, hayatı ve kendimizi daha iyi anlamamızı sağlar. Uzmanımız eşliğinde geçmişte yaşanıp günümüze kadar etkisini sürekli hissettiren psikolojik travmaların arka perdesinde yarattığı duyguları açığa çıkarıp kendimizi ifade etmeye çalışarak yaşamımızdaki sıkıntıları çözüme kavuşturur, kendi benliğimizle yaşamda varlığımızı ortaya koymaya başlarız. Bilinçaltımızda hayatımızı negatif etkileyen unsurlardan kurtulmamızı sağlamış oluruz. Böylece geçmişin gölgelerinden arındıkça içimiz sevgi ve neşe ile dolar, hayat doyumumuz artar.
Terapilerin süresi yaşanmakta olan soruna, sorunun derecesine ve kişide bıraktığı izlere bağlıdır. Kişinin günlük hayatı, çevresinde bulunan insanlar ve çalışma yaşamı terapilerin süresini etkileyebilir. Her ne olursa olsun travmalarla yeniden yüzleşmek zorlayıcı olsa da istikrarlı bir şekilde mücadele etmek ve terapiyi sürdürmek kendinize vereceğiniz en güzel hediyedir. Çünkü bilmeliyiz ki her şeyden önce insan hayatında psikolojik olarak sağlıklı olmak en az fiziksel olarak sağlıklı olmak kadar önemlidir.
Yaşamımızı derinden sarsan olaylar bizde travma yaratır. Deprem, yangın, savaş, ölüm, kazalar, taciz, tecavüz, istismar, şiddet, çocukluk anıları… Bu travmalar sonucunda kişi yoğun duygular hisseder. Eğer yaşanan yoğun duygu olaydan hemen sonra ortaya çıkar ve kısa süreli devam ederse akut stres bozukluğu olarak adlandırılır. Fakat bazen belirtiler kısa sürmez aylarca hatta yıllarca sürebilir. Bu duruma travma sonrası stres bozukluğu diğer adıyla örselenme bozukluğu denir. Yaşanan olumsuz olaydan sonra kişilerde değişik belirtiler görülür. Bunlardan biri istenmeyen flashback hatıralardır. Yaşanan olayın ardından zihnimize gelen düşünceler bize olayı yeniden yaşatabilir. Örneğin savaş anında şehit düşen arkadaşına şahit olmuş bir asker zihninde o anları defalarca yaşayabilir en küçük bir patlama sesi kişiyi o anılara götürür ve patlama seslerine karşı diğer insanlara göre büyük tepkisel reaksiyonlar verebilir.
Bir diğeri kaçınma halidir. Kişi olayı yaşadığı ortama girdiğinde yoğun bir kaygı hisseder ve olayı sanki tekrar yaşıyormuş gibi tepkiler verebilir. Örneğin; Yaşadığı trafik kazasından sonra yine aynı yoldan geçmek zorunda kalan kişi kaza anlarını yaşıyormuşçasına tepkiler verebilir bu yüzden o yolu kullanmaktan kaçınma davranışları gösterebilir, bu bağlamda trafik kazası yaptığı için bir daha taşıt kullanmaya cesaret edemeyen bireylerin bu davranışı da kaçınma davranışları olarak ele alınabilir. Duygusal olarak hissizleşme, insanlar ile ilişki kuramama, sürekli gergin ve tetikte olmak sık görülen diğer belirtilerdendir.
Travma sonrası stres bozukluğunun çözüme ulaştırılması, kişiye özel olmak ile birlikte psikoterapiler eşliğinde sürdürüldüğünde daha etkili sonuçlar vermektedir. Kişi zihninde donuk olarak duran bu travmatik yaşantıları, terapist eşliğinde yeniden işlemledikçe psikolojik sağlamlığı artar ve bu travmaların içinden büyüyerek ve güçlenerek çıkar.
Travma sonrası stres bozukluğu bazı problemler ile kombine görülebilir. En çok görülen sorunlardan biri depresyon ve anksiyete bozukluğudur. Depresyon dışında panik bozukluklar, yaygın anksiyete bozuklukları ve obsesif bozukluklardır. Terapi kapsamlı sürdürülmeli ve kişinin ruhsal olarak iyi olduğundan emin olunmalıdır. Yapılan uzun süreli bilimsel çalışmalar, travma sonrası terapi gören kişilerin yaşam kalitelerinde oldukça artış olduğunu ve iyileşme sağlandığını göstermektedir.