7 Temel Duygu

Duygu, bireyin ruh haliyle veya çevresel etkenlere bağlı olarak insan vücudunda ve özellikle de beyinde birçok etkiye sahip olan psikofizyolojik bir değişimdir. Kişinin psikolojisiyle doğrudan ilişkisi olan duygular, günlük yaşamın da temelinde vardır. Her türlü arkadaşlık, aile ve daha yakın ilişkilerde duygular ön plandadır ve bu yüzden duygular birçok bilimsel çalışmada araştırılmış, pek çok duygu odaklı terapi yapılmış ve aynı zamanda birçok sanat eserine konu olmuştur.

Duygular insan tepkilerini ve hareketlerini belirleyen temel unsurlardır. Düşünceler duygu bütünlüğünün bir sonucu olarak ortaya çıkarlar ve anlamlı insan davranışları da böylelikle oluşmuş olur. Orta beyinde bulunan duyguların yönetildiği bölgede, ani bir tepkide bile duygu oluşmasını sağlayacak bir sistem vardır. Bu sistem haberleri duyguları kontrol eder ve temel amacı da kişinin hayatta kalmasını sağlamaktır. Özetlemek gerekirse, beyin durumlara en kolay şekilde hayatta kalmak için müdahale eder. Her ne kadar bu gibi basit mekanizmaları bilsek de, beynin karmaşık duygu bütünlüğünü ve duygusal değişimlerdeki nörolojik unsurları tam olarak bilmemekteyiz. Öyle ki, beyinde bulunan sinir ağlarının çeşitli uyarı bütünlüğüne sahip olması, farklı duyguların oluşumunu tetiklemektedir. Bu sinir ağları da insandan insana değişim gösterir. Duygu odaklı terapide tüm bunlar göz önünde bulundurulmaktadır.

Duygular ve beyindeki iletiminden kısaca bahsettiğimize göre 7 temel duyguya geçebiliriz. Kültürel farklılıklar duyguları etkileyebilir. Farklı kültürlerde ve özellikle dış dünyayla bağlantısı azalmış kabile gibi topluluklarda kendilerine has duygular vardır. Bazı duygular ise evrenseldir. Her kültür ve toplulukta bulunurlar. 7 temel duygu da bu evrensel duygulardan en baskın olanlarıdır. İnsanlarda evrimsel olarak doğuştan gelen 7 primer duygu bulunur. Beynin hayatta kalmak için ürettiği duygusal ağın merkezinde bu duygular bulunmaktadır. 7 temel duyguya primer duygular da denmektedir. Primer duyguların yerinde ve yeterince yaşanması insanın psikofizyolojik durumunun sağlıklı olmasını sağlar. Aşırı duygular ise psikofizyolojik sağlığın bozulmasında etkilidir. Bu da tıbbi anlamda birçok hastalığa temel oluşturabilmektedir.

Duygu Odaklı Terapi - 7 Temel Duygu

Yaradılışımızda birincil olarak 7 temel duygu vardır; öfke, korku, utanç, tiksinti, neşe coşku, üzüntü, şaşkınlık. Birincil duygular rehber niteliğindedir, işaret taşıdır. Birincil duygularımıza göre verdiğimiz tepkileri belirler ve bu duygulara göre yol alırız. İkincil duygular ve üçüncül duygular gerçek duygular değildir. Biz terapide her zaman danışanlarımıza birincil duyguları deneyimletmeye çabalarız.

Duygular düşüncelerden önce bedenimizde hissedilir. Detaylarından da bahsedeceğimiz 7 temel duyguyu hissettiğimize dair tepkileri öncelikle bedenimiz kavrar. Gerçek duygularımızın farkında olmak, yüksek sesle ifade edebilmek ve her duygumuz için verdiğimiz doğru ya da yanlış tepkileri belirlemek, sorunlarımızın çözümünde en büyük yardımcımız olacaktır.

Şimdi bu 7 temel duyguyu daha detaylı inceleyelim.

Öfke

Günümüzde öfke oldukça kötü bir duygu gibi düşünülmektedir. Günümüz düşüncesinde öfkeli insanlardan uzak durup sakin bir hayat sürmek oldukça önemlidir, fakat öfke insan doğasına en uygun duygudur. Öyle ki, eski çağlardan beri insanın kendisine ters olan ve onu riske atabilecek durumlara karşı koyduğu tepki öfkedir. Öfke kötü değildir. Şiddet ise kötüdür. Şiddet her ne kadar öfke kaynaklı olsa da aslında yalnızca öfkenin doğru şekilde düzenlenemediği durumlarda açığa çıkar.

Kişi sınırlarını koruyabilmek için öfke duygusuna sahip olmalıdır ki, onuru zedelendiğinde, malını mülkünü koruması gereken bir durum oluştuğunda yaşadığı duruma tepki verebilsin. Eğer öfke bireysel olarak can, mal, sınırlarını korumak adına çıkmışsa tüm insanlık alemi bu konuda öfkeli tarafa destek olur ve içten içe haklı bulmaya eğilimlidir. Öfkeli insan sınırlarını korumak adına öfkesini kullanabilir.

Psikolog İstanbul araştırması yapıyorsanız Özkan Yiğit'ten bilgi alabilirsiniz.

Korku

Genetik bilgi, insan vücudunun yönetimini sağlar ve vücudumuzun en küçük birimi olan hücrelerin beyni gibidir. Birçok duygunun eski çağlardan beri genetik bilgimize işlenmiş olduğunu biliyoruz. Bu duyguların başında korku gelmektedir. Özellikle insanların mağaralarda yaşadığı dönemlerde korku en önemli duygulardan biri olmuştur. Yırtıcı hayvanlardan korunmak için korku duygusunu kullanmışlardır. Savaş ya da kaç tepkisi bu duyguya uygun olarak verilir.

Korku temel bir duygumuzdur, korku duygusunun hissedilme nedeni olarak, bu dünyada varlığımızı korumak için tedbir alma, kaçma ve korunma gibi sebepler sayılabilir. Sağlıklı insanlar dış dünyayı değerlendirirler ve korkabilirler, korkan insanların diğer insanlar tarafından haklı olarak korktukları görüldüğünde, diğer insanlar korkan insanı korumak adına çember oluştururlar.

Sadece korku duygusu değil, yaşanan her duygunun kaynağında haklı bir gerekçe olması, diğer insanlar tarafından destek görülmesine sebep olur.

Utanç

Utanç toplumsal kurallara uymamaktan gelmektedir. Toplumun belirlediği uzun yıllar boyunca süregelen kuralların çiğnenmesi utanca neden olmaktadır. Bu duygu da beynin kişiyi korumak için kullandığı bir savunma aracıdır. Topluma karşı çıkılması halinde kişi riske ve tehlikeye girebilir.

Bir insan utanabiliyorsa sağlıklıdır. Toplum, yaşamış olduğumuz kültürel değer yargılarına uygun olarak, utanma kırbacıyla bizi terbiye eder. Toplumun dinamiklerine, kurallarına, geleneklerine uyum sağlayınca, buna uygun davranınca grup bizi sever ve içerisine kabul eder; ancak bu dinamiklere uygun davranmayınca dışlar. Bazı ebeveynlerin çocuk büyütürken utandırma suretiyle çocuğu terbiye etmeye çalışmaları doğru bir strateji değildir. Utanma duygusu insan canlısında çok derinlerde bulunur ve değersizlik, kusurluluk düşünceleri utanç duygusuna eşlik edebilir.

Utanç duygusu sadece insanlarda varolan bir duygudur. Nörobiyolojik olarak çocuk gelişirken önce yolaklar gelişmekte, arkasından utanç duygusu gelişmektedir.

Duyguları İfade Ederek İhtiyaçları Karşılamak blog yazımız da ilginizi çekecektir.

Tiksinme

Tiksinme duygusu aslında kötü olandan uzaklaşma üzerine kuruludur. Pis gözüken ve kötü kokulu bir yiyecekten tiksinti duyarız. Bu beynin bizi ondan uzak tutma mekanizmasıdır. Benzer şekilde, bireyin dış tehditlerden ve saldırılardan kaçınmasını, mesafe koyarak korunmasını sağlar. Tüm bu mekanizmadaki temel amaç bireyin kötüden uzaklaşması ve zarar görmeden kurtulmasıdır.

Bize zarar verecek her türlü biyolojik maddeden kendimizi korumak için tiksinme duygusu vardır. Bazı insanlardan da tiksinerek varlığımızı koruruz.

Sevinç

Kişinin hayatını tehdit eden durumdan uzaklaşmasıyla ortaya çıkan duygudur. Örneğin, bir yırtıcı ile karşı karşıya gelip onu yenmeyi veya ondan kaçmayı başarmak bir sevinç kaynağıdır. Bu duygu bireyi harekete geçirir. Daha iyisini de başarabileceğine dair onu motive eder. Bu motivasyonla kişisel bir gelişim sağlanır ki bu da gelecekteki daha büyük tehditlere karşı gelebilme düşüncesini sağlar.

Arkadaşlarımızla buluştuğumuzda, evlendiğimizde, mülk aldığımızda, okuldan mezun olduğumuzda, bir işi teslim ettiğimizde bu ve buna benzeyen örneklerin hepsi neşe ve coşku duymamıza sebep olur. Sevinç duygusu bizi dinamik tutar, iddia sahibi yapar ve hedefte tutar.

Üzüntü

Üzüntü, sevincin tersi gibi düşünülebilir. Her ne kadar tanım olarak doğru olsa da insan psikolojisinde her ikisi de benzer etkilere neden olabilmektedir. Motivasyon hem eski çağlarda hem de günümüzde her başarı için olmazsa olmazlardandır. Sevinç gibi üzüntü de bir motivasyon oluşturabilir. Öncelikle üzüntünün nasıl oluştuğundan bahsedelim. Üzüntü, bireyin ya da diğer insanların çevresinde bulunan duygusal bir bağ ile bağlandığı nesne veya bireylerin zarar görme veya yok olma riskine karşı verilen tepkidir. Bu duygunun motivasyon olarak etkisi de bu durumlardan gelmektedir. Birey kaybettiği kişi için üzülür ve bu durumun tekrar yaşanmaması için motive olur.

Maddi manevi her türlü kayıp karşısında hissedilen baskın duygu üzüntüdür, üzüntüye çoğu zaman hayal kırıklığı düşünceleri eşlik eder ya da kendisini bu şekilde ifade etmesini sağlar.

Şaşırma

Daha önce karşılaşılmamış uyaranlarla karşılaşılması durumunda görülmektedir. Şaşkınlık kişinin harekete geçmesini ve durumu tam olarak kavrayamasa bile en az zararla kurtulmasını sağlar. Diğer temel duygularda olduğu gibi şaşkınlıkta da genetik yapı ve en uygun tabirle atalarımız etkilidir. Onların yaşadığı olayların genetik bilgide etkisi olur. Bu da bizlerde de bulunan izler bırakır. Şaşkınlığın temelinde de bu genetik bilgi yatar. Eski çağlarda ilk kez bir yırtıcı ile karşılaşan insanlar şaşkınlık duymuş ve hızla tepki verebilmişlerdir.

Örnek olarak da düşünürsek, şaşkınlık duygusunu ben daha çok hayret duygusu ile ilintilendiriyorum. Bir hayranlığın pozitif şekli, daha çok yeni bir şey ile karşılaştığımızda yaşadığımız coşku bu duygu ile ifade edilebilir.

Neşe ve şaşırma pozitif duygular, diğer duygular ise negatif duygular olarak ele alınmaktadır.

Duygu Odaklı Bireysel ve Çift Terapisi

İnsanın içindeki rehber duygularıdır. Hayatta kalmak, hayata tutunabilmek, karşılaştığımız durumlara karşı gerekli tepkileri verebilmek, başka insanlarla uyum sağlayabilmek ve insanın kişisel olarak neye ihtiyacı olduğunu anlayabilmesini sağlayan şey duygulardır. Bu eğilimleri sağlayabilmesine göre duygu tepkileriyle insanlar otomatik cevaplar verir. Duyguların yönetiminde verilen tepkiler ve olaylara bakış açılarımız pek çok konunun çözümünde bizlere ışık tutmaktadır. Terapi ve duygu bağları da buradan gelmektedir. Danışan ile psikolog arasında da bir terapötik ilişki kurulmaktadır.

Klinik Psikolog Özkan Yiğit, duygulara odaklanarak çalışılan özel bir terapi tekniği olan, Duygu odaklı bireysel ve çift terapisi hizmeti vermektedir. Bilgi ve randevu almak için bize ulaşabilirsiniz.

Blog - Psikoloji